Uyuni Tuz Gölü Macerası

Şili'de geçirdiğimiz 1,5 aydan sonra artık yeni ülkemiz Bolivya'ya geçmek için hazırız. Şili'deki son şehrimiz San Pedro de Atacama'da iki gece geçirdikten sonra otobüsle Bolivya'nın Uyuni şehrine geçeceğiz. Son iki yıldır bu şehirden Uyuni'ye direk otobüslerin olduğunu çeşitli bloglardan öğrenmiştik. Eskiden en yakın Calama şehrine geçip, oradan otobüse binmeniz gerekiyormuş. Son günümüzde gidip otobüs biletini bir sonraki gün için alalım dedik. Şili'de şimdiye kadar teknoloji her alanda karşımıza çıkmıştı ve açıkçası buradaki otobüs biletini de kredi kartıyla alırız diyip, cebimizdeki Şili pesosunu mimimunda tutmuştuk.


Otogara gittiğimizde ufacık bir yerle karşılaştık ve sadece iki firma gidiyordu Atacama'ya. İkisinin de saatleri benzerdi fakat bir sorunumuz vardı. İkisi de kredi kartı kabul etmiyor ve nakit istiyordu. Bu duruma hazırlıklı değildik tabi ki. Saat ise akşam olmuştu bile. Bilet almak için bir saatimiz vardı. Koşa koşa kaldığımız otele geçip, kartlarımızı ve Santiago'dayken ne olur ne olmaz diye aldığımız Bolivya pesosunu yanımıza aldık. Yolda da düşündük bankadan komisyonlu şili pesosu mu çekmek mantıklı yoksa elimizdeki Bolivya pesosunu bozdurmak mı?

Bolivya pesosunu, otobüs bileti miktarı kadar bozdurmayı daha uygun gördük ve Atacama merkezindeki açık olan, döviz bozan bir dükkanda işimizi halledip, tekrar gara yürüdük. Atacama küçük ama hepsi ayrı yerlerde olunca, yetişiceğiz diye koştur, koştur baya yorulduk. Gara geldiğimizde bir firma kapatmıştı. Diğeri ise kapatmak üzereydi, rica ettik ve ertesi sabah saat 11.00'e biletimizi aldık.

Ertesi gün gara gittiğimizde 11-12 saat sürecek yolculuktaki otobüsü görünce "Bolivya'ya şimdiden hoşgeldik!" dedik. Otübüs oldukça eski, dışı da içi de dökülüyordu. Kişi başı yaklaşık 18 usdyi, bu parayı hak etmeyen otobüse vermiş olduk. Otobüste bizden başka sadece bir Fransız çift vardı. Uyuni'den 7-8 lokal insan daha bindi ve 2 saat süren yolculukla Calama şehrine vardık. Burada şoför, tüm otobüsü dolduracak şekilde yolcu almak için baya bekledi. Hatta 2 kişi fazla aldı ve o kadar saati ayakta gitti insanlar :(


Şili sınırına kadar yol güzeldi, asfalttı. Çıkış işlemleri epey hızlıca oldu. Şili'ye girişte size bir göçmen kağıdı (PDI deniliyor) veriliyor, onu kaybetmeyin, çünkü çıkışta o kağıdı alıyorlar.

Şili sınırını geçtikten sonra yol bozuluyor ve toprak yol olarak bilmem kaç km gitmek zorunda kalıyoruz. Sonrasında Bolivya sınırına geliyoruz ve yeni bir ülkeye giriş yapacağınız için tüm eşyalarınızla aşağıya inmeniz gerekiyor. Sadece bir otobüs insanız, o yüzden hemen burdaki işlemler de hızlıca bitiyor. Ama yine de nereden baksanız bir saat  sürüyor. Girişte bir takım doldurulması gereken formlar veriyorlar. Sonrasında  başka küçük bir binaya gidip, pasaporta giriş damgası vurdurmak gerekiyor. İçerisi çok amatör görünüyor. Yani çalışanlar bile gümrük görevlisi, polis gibi durmuyor. Burada önemli bir not vereyim. Bolivya'ya vizesiz olarak girip, 90 gün kalabiliyorsunuz ama karayolu girişinde 30 gün kalış izni veriyorlar. 30 günden fazla kalacaksanız, belirli şehirlerdeki yabancılar ofisine gidip uzatmanız gerekiyor. Bizim planımız 28-29 gün gibi ama La Paz'a geldiğimizde duruma bakıp, gerekirse uzatacağız. Uzatmazsanız, çıkış yaparken her kaldığınız fazla gün başına 1 Usd ceza kesiyorlar. Bu ücret nakit tahsil ediliyor ayrıca bir sürü de evrak işi istiyorlar sizden. Uğraşmamak adına, önceden planlı olun derim.

Sonrasında güzel manzaralar ve kıvrımlı yollarda kalan 8 saatlik yolculuğumuz, son 2 saatinde eziyete dönüşüyor. Daha da kötü bir yola geliyoruz, hava kararmış, ortalıkta nadiren geçen araçların farlarından başka bir ışık yok, arkamızda fırtına kopuyor. Bu yollar şimdi midemizi mahvetmese diyorum çünkü içimiz, dışımıza çıkıyor bozuk yoldan dolayı. Bu arada Bolivya asfaltsız bozuk yolları, süratlı ve alkollü araç kullanan şoförleri ile meşhur. Dualar okuyarak, Uyuni'ye sağsalim varalım istiyorum.

Nihayet gece 11.00'de Uyuni'de oluyoruz. Bu arada burayla ilgili de kötü şeyler okumuştum "aman dikkatli olun, tekinsiz insanlar var, kapkaça dikkat edin" gibi ama gece beklediğimden kalabalıktı. Bir sürü sokak satıcısı ozellikle kadın saticilar dışarda idi. Otelimiz 300  metre görünüyor ve hemen çantaları bagajdan alıp, yola koyuluyoruz. O kadar saat bozuk yoldan geldiğimiz ve deniz seviyesinden 3.653 metre yukarda olduğumuz için başım çatlayacak gibi. 

Otele vardığımızda bir sürprizle karşılaşıyoruz. Özel oda tutmamıza rağmen, resepsiyon görevlisi oda müsait değil, bir karışıklık olmuş diyor ama size 4 kişilik oda önereyim diyor. O saatte 10 kişilik oda önerse bile umrumuzda olmaz diyoruz ve tamam diyoruz." Fiyat ne kadar?" diye sorduğumuzda bize bookingteki özel oda fiyatından daha fazla bir rakam söylüyor. Bu arada bookingteki fiyat 18 USD.  Biz kabul etmiyoruz tabi ki. Sonra başka bir otellerinin olduğunu ve oranın daha iyi, daha rahat olduğunu söylüyor. Bu arada orada geçirdiğimiz zaman en az 15 dakika ve adam bir şeyler karıştıyor, farkındayız. Aynı şeyleri söyleyip duruyor, bizi konuşturmuyor. Sonra bu yeni otele bizi göndermek istediğini defalarca söylüyor. "Aynı fiyat ise tamam" diyoruz ve bize eşlik ederek, Salcantay adındaki otele gidiyoruz. Bu arada İngilizce bilmiyor kimse, İspanyolca çat pat anlaşmaya çalışıyoruz. Geldiğimiz yeni otelde resepsiyonda suratsız bir kadın var. Bize eşlik eden adam, onunla İspanyolca ve epey sıkıntılı bir şekilde konuşup sonunda bize dönüp, odanızın anahtarı buyrun diyorlar. "Fiyat 18 usd değil mi?" diyorum, "Evet" diyorlar. Burada dip not vereyim, Şili'de de Bolivya'da da Tax muhabbeti var. Bir yabancı olarak bunu biz ödemek zorunda değiliz kendi vatandaşları ödüyor. Ama bazı çakallar bizden bu parayı istediklerinde hep yabancı olduğumuzu vurgulayıp, İspanyolca bu vergiyi ödemememiz gerektiği konusunda olan yazıyı gösteriyoruz. Bazıları da "booking benden komisyon kesiyor ama" uyanıklığı yapıyor o zaman da "tamam bookingten rezervasyonu iptal edeyim ve sana parayı nakit vereyim" diyoruz. O zaman da kaçamıyorlar. Sanırım burda da "nasıl bu fiyattan olur" adlı tartışmaya denk geldik. Çünkü ertesi gün bu oteldeki fiyatlara bookingten baktık,  25 Usd görünüyordu.

Neyse odaya geçtik, fena değildi. En azından kahvaltı bu fiyata dahildi ne olsun. Meyve, peynir, ekmek, çay&kahve, reçel ve yağ, bizim için süper. Normalde Uyuni'deki planımız üç gün kalmaktı ama biz bir gece ayarlayalım bir duruma bakalım demiştik.
Oteli beğeniyoruz ve ertesi gün iki gece daha kalacağız diyerek bilgi veriyoruz.

Uyuni'deki ilk günümüzde biraz çevreyi gezelim diyoruz. Otelde kaldığımız için mutfak yok. Pratik şekilde yiyebileceğimiz bir şeyler bakıyoruz ama yok. Her yer tavuk kızartması. Sokaklarda lama ve inek eti de kızartıyorlar ama şartlar oldukça kötü, almayalım diyoruz. Markette ise fiyatlar oldukça pahalı. Ürünlerin çoğu Şili malı ve fiyatlar Şili ile aynı. Meyve&Sebze haline gidip  bir şeyler bakalım diyoruz ama hiç bir şeyin üzerinde fiyat yok. Her şeyde pazarlık yapılan ülkeye hoşgeldiniz!  Meyve ve sebzede de pazarlık yapacağımızı bilmiyorduk vallahi. Bu arada yükseklik nedeniyle iki adım attığınızda nefes nefese kalıyorsunuz. İki merdiven basamağı çıktığınızda kalbiniz küt küt oluyor. O yüzden yavaş olmak, az yemek, hatta hazmı zor olan şeyler yememek lazım. Ayılanlar, bayılanlar, mideyi ya da bağırsakları bozan çok oluyormuş.

Uyuni sokaklarında gezerken ilginç şapkaları, örgülü uzun saçları, balon etekleriyle tontiş kadınlar hemen dikkatinizi çekiyor. Bolivya'nın neredeyse %20 nüfusunu yerliler oluşturuyor. Güney Amerika'nın gerçek sahipleri aslında bu insanlar. İspanyolların gelişiyle yaşanan katliamlar nedeniyle kıtada yerli nüfusu günümüzde oldukça az. Peru ve Bolivya ülkeleri ise yerli kültürü hala yaşatan ülkeler. Bolivya'da Aymara ve Quechua (evet Decathlon markası) yerlileri yaşıyor. Bu etnik kıyafetler içerisinde gördüğümüz kadınlar da bu yerliler. Cholita deniliyor kendilerine.

Uyuni'de ilk gün pek bir şey yapmadan, yükseliğe kendimizi alıştırarak geçiyor günümüz. Akşama doğru ise şehrin çıkışında bulunan zamanında aktif olarak kullanılan sonra kaderine terkedilen trenlerin olduğu tren mezarlığına gidiyorum. Otelden yaklaşık yarım saat yürüme mesafesinde. Erdem'in ilgisini çekmediği için ben yalnız gidiyorum. Of geçtiğim yollar çok kötü. Şehirden çıktıkça şehir daha da çirkinleşiyor. Tren mezarlığına geliyorum. 4-5 kişi haricinde kimsecikler yok. Biraz fotoğraf çekip, hava kararmadan dönüşe geçiyorum.



Biraz Uyuni şehri ve Tuz gölü hakkında bilgi vereyim.

Uyuni, Dünyanin en büyük Tuz Gölüne sahip şehrin adi. Göl, 10.582 km2 ile Dünyanin en büyük ve en düz alanina ait unvanına sahipligini koruyor.

Uyuni şehrinden ayarlanan 4X4 araçlarla göle yapılan turlar baya meşhur. Günübirlik olduğu gibi, bir kaç "turistik" nokta da koyup 2-3 günlük turlar bile düzenlemişler. Fiyatları görünce biraz gereksiz olduğunu gördük. Günübirlik turlar 70 Usd, çoklu günlü turlar ise 200 Usd civarına kadar çıkıyordu. Okuduğumız bir çok yabancı blog 2-3 günlük turları övmüştü ama görülen noktaların fotoğraflarını görünce 200 Usd'yi hak edecek yerler değil diye düşündük. Araştırma yaparken Uyuni Tuz Gölü'ne kendi imkanlarınızla da gidilebileceğini öğrendik. Üstelik kişi başı sadece 1 Usd'ye. E madem yolu varmış biz de öyle yapalım dedik 

Öncelikle Uyuni şehrinde her gün belli saatlerde kalkan Oruro'ya giden otobüsler var. Bunlara sabah saatinde binip, Tuz gölünün bulunduğu Colchani kasabası girişinde iniyorsunuz. Haritadan takip ederek, şoförü uyarın, yol kenarında indiriyor. Uyuni'den bu yolculuk yaklaşık yarım saat sürüyor. Yol asfalt, sorunsuz geliyoruz. Yolculuk ücreti kişi başı 5 Bob yani 5 tl civarinda.

Sonrasında sadece Tuz gölünde çalışan ve buraya gelen turistlerden para kazanan halkın yaşadığı Colchani köyü içerisinden dümdüz Tuz gölü başlangıcına kadar 6 Km yürümeniz gerekiyor. Bizi düşündüren hava sıcaklığı veya yağmurdu. Şansımıza yürüdüğümüz saatler serindi, güneş bulutların arkasında idi. Yine de müthiş bir rüzgar vardı. Bu coğrafyada güneş kremsiz ve şapkasız dışarı çıkmamak gerektiğini bol bol okumuştuk. Güneşe yakın olduğunuz için farketmeden sizi kavurabiliyor.

Biz yürümeye başladık. Saat sabah 11 civarı. 2-3 km yürüdük ve yanımızdan döküntü bir kamyon geçti ve ilerde durdu. Kendi imkanlariyla giden iki blog yazarini okumuştuk ve ikisi de eğer Tuz gölünde çalışan işçilerin kamyonları geçerse, mutlaka durup sizi alıyorlar şeklindeydi. Arabadan tontiş bir teyze indi ve "atlayın kamyonetin arkasına, sizi bırakayım."dedi. Allah razı olsun dedik ve kamyonetin arkasında oturan çocuk ve köpeğe katılarak kalan 4-5 km yolu böyle gittik. Teyze, Tuz gölü başlangıcına gelince durdu ve bizi indirdi. Kendisi de meğersem gelen turistler için hediyelik eşya satıyormuş, tezgahını her gün oraya açıyormuş.


Tuz gölü bizim gittiğimiz saatlerde oldukça suluydu. Ayakkabılar ıslanmasın diye çıkarttık ve başladık çıplak ayaklarla şıpşıp suyun içerisinde yürümeye. Tuz gölü o kadar büyük ve beyaz ki bir an için biz başka bir dünyaya geldik diye düşündük. Sabah saatlerinde olan tur grupları bir bir gelip, arabalarıyla yanımızdan geçerken içindeki insanlar bize bakıyorlardı."Napalım biz fakiriz, sizin gibi Avruplardan, Avustralyalardan gelmedik" diyen bakışlarımızı atarak yürümeye devam ettik. Fotoğraf açısından en güzel noktayı bulana kadar yürüdük. Sanırım Tuz gölü içerisinde de bir 4-5 km yürüdük. Sonra herkesin çektiği, saçmasapan perspektif fotoğraflarından biz de deneyelim dedik ama epey zormuş. Birincisi her yer bembeyaz, objektif ise parlıyor ve kamerayı zemine koyarak çekmek gerekiyor. Ne çektiğimi göremiyorum bile. Netleme problemleri ve doğru açıyı bulana kadar canımız çıktı ama en azından aşağıdaki fotoğrafları çekebildik:)





Sonrasında biraz da "Dünyanın aynası" denilen Uyuni'nin hakkını vermek adına daha sulak alana geçtik. Burada da güzel fotoğraflar çekerek, artık dönüşe geçelim dedik. Çünkü saat neredeyse 14.00 olmuştu ve biz 10 km yürüyüp, bir de otobüs bekleyecektik. Dönüşe geçtiğimizde daha fazla araç gelmeye başlamıştı bile. Günbatımı için gelen araçlardı bunlar. Ben de kalmak isterdim günbatımına ama dönüşümüz baya sıkıntılı olacaktı. Bu arada bu kasabada ev pansiyonculuğu yapan çok ev de mevcut. Çoğu Uyuni'den ayarlanan tur firmaları ile anlaşmalı. Eğer bu yöntemi düşünüp, günbatımına da kalayım diyorsanız bu köyde kalmak daha mantıklı. 


Dönüş yoluna geçerken güneş tepemizde idi. Gelirken su olan çoğu yol artık kurumuştu. Güneş etkisini göstermişti. Daha yolun başında yolda bizim gibi yürüyen bir Alman amca ile karşılaştık, selamlaştık. Göle doğru gidiyordu. Sonra 10 km yürüyerek (maalesef dönüş yolunda kimse durmadı :(), yol kenarına gelip otobüs beklemeye başladık.  Bakalım dönebilecek miyiz derken 10-15 dakika sonra Alman amca yanımıza geldi, bu ne hız dedik. Gölde biraz ilerleyip, geri dönmüş. Sohbet etmeye başladık. Her sene 3 ay seyahate çıkıyormuş. Bu sene de Peru ve Bolivya'ya gelmiş. Aslında eşi ile çıkmış seyahate ama "5 hafta Peru ona yetti, eve döndü" dedi. Sohbet ederken collectivo denilen minibüs geldi ve yol kenarında bekleyen Bolivyalılar bir anda üşüştü. Ne oluyor yahu derken bir baktık 2 kişilik yer kalmıştı. Alman amca siz binin, siz önceden geldiniz, ben sonraki araçla gelirim dedi. Ben de yok yok ben arkaya sıkışırım siz de eşimle önde oturun dedim ve öyle yaparak Uyuni'ye döndük.


 Tuz Golu sonrasi mahvolan ayakkabilarimiz. Siz siz olun ya sandalet ya da terliginizle golde yuruyun.

Uyuni şehrini hiç sevmedik. Köy gibi bir yer şehre dönüştürülmek istenmiş. Bir kaç ana cadde haricinde yollar inanılmaz kötü. Evler zaten hep kiremit, sıvasız. Şehir oldukça çirkin. Sokağa terkedilmiş bir sürü başıboş cins köpek var. Turistlerle döndürülmeye çalışan bu şehir gelen herkesi kazıklamak üzerine kurulmuş resmen. Her şeyin fiyatı iki katı. Ortalama otel/hostel odası 15-20 Usd. Dışarda uyduruk bir restoranda yemek yiyeyim deseniz kişi başı fiyat 30 bob yani 5 Usd. Bu fiyat Bolivya gibi bir ülke için çok fazla. Bolivya diğer ülkelere göre ucuz denirken biz bu fiyatlarla karşılaştığımızda şok olduk. Velhasıl minimum harcama yaparak şehirde 3 gün geçirdik.


Uyuni icin onerim; İlk günü tüm bloglarda yazdığı gibi yükseklik hastalığına yakalanmamak, o havaya alışmak için hiç bir şey yapmadan geçirmek. İkinci gün Uyuni Tuz Golu, üçüncü gün ise zaten yarım gün, bir sonraki şehir Potosi'ye geçmek için kullanabilirsiniz. 

Otelden çıkarken ise şöyle bir şey başımıza geldi. Gecelik 17 usdye anlaşmış ve 2 gece daha uzatmak istediğimizi bir gece kaldıktan sonra söylemiştik. Çıkış yaparken de parayı öderiz demiştik. 300 küsür bolivya pesosu ödemeyi beklerken, "ne kadar?" soruma , ilk günkü suratsız abla "131 BOB" diyince şöyle kafamda bir döndürdüm rakamı. "Allah allah" derken Erdem çaktırma ver 131 dedi. 131 verip, otelden ayrıldık. Bizden fazla para almaya çalışırken hatalarının kurbanı olduklarını farkettik. Kadının önünde bir excel tablosu, giriş çıkışlar yazıyor. Benim ismimim yanında 1 gece ve 131 bob yazıyordu. Yani 2 gecelik talebimizi oraya yazmamışlardı. Bir sevindik  anlatamam. Oh olsun, kazıklamaya çalışırsanız böyle aptallığınızın da kurbanı olursunuz. 

3 gece 17 usd'ye kalarak, mutlu şekilde Potosi otobüsüne doğru yola koyulduk :) 


Uyuni maliyetlerimiz;

San pedro-Uyuni otobüsü; 15.000 Şili pesosu ( yaklaşık 18 Usd kişi başı)
Uyuni otel; 131 BOB (iki kişilik oda gecelik 18 Usd)
Tuz gölü gidiş-dönüş; 11 Bob (1.5 Usd tek kisi)
Yeme&İçme; Bu size kalmış ama biz çok bir şey harcamadık. 3 gün için 17 Usd gibi bir şey harcadık.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Norveç'i ucuza çıkarmanın yolları

Küba Nasıldı?

Güney Amerika Kıtası Hazırlık Rehberi