Küba Nasıldı?

Küba'dan döneli 1 ay oldu. Döndüğüm andan itibaren beni gören herkesin ikinci sorduğu soru;

''Küba nasıldı?''

Gitmeyi düşünenler için Küba'nın nasıl bir yer olduğunu, kısa tarihini, ne gibi farklı yönlerinin olduğunu, İnsanlarının nasıl olduğunu, ülkenin ve doğal olarak insanlarının nasıl bir değişim sürecinde olduğunu, yemeklerinin güzel olup olmadığını, bu ülkenin beni neden çok etkilemediğini özetlemeye çalışacağım. Yazacaklarım gözlemlerime, orada geçirdiğim 10 güne, asıl Küba diyeceğimiz sokaklarda gördüğüm ve yaşadıklarıma ait kişisel düşüncelerim olacak. Herkesin beğendiği, zevk aldığı şeyler elbet ayrıdır. Bir turist edası ile Küba'ya giderseniz her gün mojito, her akşam bar, kızlar veya erkekler, plajlar, deniz&kum&güneş derseniz evet Küba sizi tatmin eder. Ama benim bunun için gitmediğimi beni tanıyanlar ve takip edenler biliyorlar zaten.

Küba'ya hazırlık yazıma buradan ulaşabilirsiniz.

Evet yavaştan başlayalım.



Küba Tarihi:

Googleda bir aratsanız kim bilir neler çıkacak Küba hakkında. Ben kısaca bahsetmek istiyorum yine de. Küba'yı devrimden önce ve devrimden sonra şeklinde ayırmakta fayda var. Şu an Küba'nın ziyaret edilme sebeplerinin başında sunduğu cennet vari olanaklar yanında sosyalizmin son kalesi olmasının etkisi yadsınamaz.

Devrimden önce;

Öncelikle Küba o meşhur denizi olan Karayipler'de yer alan bir ada. 1492'de Kristof Kolomb tarafından keşfedilmeden önce Güney Amerika'dan gelen yerliler varmış. Kristof Kolomb burayı keşfedince İspanyol toprağı ilan etmiş ve adada 1511 yılında kalıcı yerleşimler başlamış. Zamanla ticari ve stratejik önemi artmış. İspanya'nın sömürüsü altında olan Küba'da, başta hayvancılık olmak üzere, tütün ve şekerkamışı üretiminin artması sonucu iş gücü için Küba'ya Afrika'dan köle getirilmeye başlanmış. Şu an Küba nüfusunun nereden baksanız yarısını Afrika kökenli Küba'lılar yani afro kübalılar oluşturuyor. Nedeni de köle olarak getirilen insanların buraya yerleşmesi ve burada hayatlarını günümüze kadar sürdürmesi. Daha sonra köle ticaretine 1865 yılında son verilerek adaya sözleşmeli olarak çok sayıda Çinli ve Meksikalı gelmeye başlamış. Küba'da kocaman bir ''Chinantown''  yani Çin Mahallesi olmasının sebebi de budur.


19. yy'ın sonlarında Küba, İspanya'nın istediği ekonomik gücü sağlamada yetersiz kalınca iki ülke arasındaki bağlarda da giderek kopmalar oluşmaya başlamış. Bu durum tabi ki A.B.D.'nin işine yaramış ve şeker üretimi ve ticaretinde güçlü konuma gelmeye başlamış. Adada göze çarpan özerklik durumları, adada yaşayan halkın yavaş yavaş sömürü altında olmak istemeyişini haykırışı ve dönemde yaşanan olaylar ister istemez İspanyol-Amerikan savaşını başlatmış.

1898'de başlayan ve A.B.D.'nin kazanması ile son bulan savaşta İspanya, Küba'daki tüm haklarından vazgeçmiştir. Savaş sonunda imzalanan Paris Antlaşması ile İspanya tamamı ile her şeyini kaybetmiştir. Amerika ise geniş alana yayılmış toprakları sayesinde güçlü bir ülke haline gelmiş.

1 Ocak 1899'da Amerika'nın işgali altında da olsa bağımsızlığını Paris Antlaşması çerçevesinde ilan eden Küba'da yeni bir sömürge dönemi doğmuş haliyle. İç ve dış ilişkilerde söz sahibi olan, ülkede bir deniz üssü kurma hakkına sahip olan  Amerika Birleşik Devletleri artık ülkeye ne yapmasın.

1909 yıllında A.B.D. destekli adayların seçimleri kazanması ile birlikte ülkede rüşvet, yolsuzluk, adeletsizlik, eşitsizlik üzerine kurulu bir yönetim biçimi oluşmaya başlamış. Ünlü Diktatör Batista'nın yine A.B.D. desteği ile başa geçmesi Küba'nın hemen devrimden önceki durumunu özetliyor. Özellikle kumarhane turizmi ile birlikte, Küba'nın zevk adası haline gelmesi, mafya babalarının kara para akladığı yer olması ve fuhuşun artmasına karşılık halkın yoksulluk içinde yaşaması, işsizliğin artması, ekonominin yerel kaynaklardan beslenememesi devrim mücadelesine zemin hazırlamıştır.


Devrim ve sonrası


1950'lerde  komünist rejimi benimseyen bir grupta liderlik yapan Kübalı  Fidel Castro, Küba'nın bağımsızlığı için arkadaşları ile mücadele etmeye başlamıştır. Arjantinli Che Guevara'yı da aralarına katarak bağımsızlık mücadelesi vermek isteyen bir çok grup ve gönüllü insanlarla birleşerek 1956'da başlattığı gerilla hareketi ile Batista'ya bağlı birliklere darbe girişimlerine başlamışlar. 1959'da Batista'nın birliklerine destek amaçlı gelen treni raydan çıkarmaları ile birliklerin teslim olmasını sağlayan gerilla hareketi sonucu Batista ülkeden kaçar ve Hareket Kuvvetleri Havana'ya girerek Küba'nın bağımsızlığını kazanmış olur.


Devrim sonrası Fidel Castro ve ekibi köklü değişimler yapmaya başlamış. Bir çok değişiklik A.B.D. zararına olduğu için iki ülke arasındaki gerginlik iyice artmış ve Küba bu dönemde ekonomik açıdan SSCB ile epey yakınlaşmış. Devrim sonrası hızlı bir yapılanma sürecine giren Küba, belki de bu kadar değişikliği kısa zamanda kaldıramadığı için bir süre sonra yalnız bir ülke haline gelmiştir.


Evet Küba'nın kısa tarihi bu şekilde. Oldukça çok fazla ve farklı milletten, kültürden etkilenmiş, çok fazla değişim ve gelişim gösteren bir ülke olmuş Küba. Bir o kadar da çok  acı çekmiş. Özellikle devrim sonrası, SSCB ile ilişkiler bozulduğunda ve çöktüğünde Küba halkının yaşadığı acılar, yoksullukla olan imtihanlarını çeşitli kaynaklardan okuyabilirsiniz.Özellikle 91-94 yıllırı  arasındaki ''Özel Dönem'' için yazılanlar, anlatılanlar oldukça üzücü.

Gelelim günümüze. Küba şimdi nasıl bir yer?


Ben Küba'nın yarısını gezebildim. Tamamını gezebilmek için en az 20 gün  şart. Zaten o kadar uzağa gitmişken en az 15 gün kalınmalı. Havana, Trinidad, Santa Clara, Cienfugeos, Varadero, Matanzas, Vinales, Pınar del Rio gezdiğim şehirler. Toplam 10 gün geçirdim Küba'da ve beklediğim gibi değildi diyebileceğim bir çok nokta var.

''Neden Küba?'' derseniz;


Ülkeyi, vakit geçirmek ve sohbet amaçlı yapılan fotoğraf gösterimleri ile detaylı olarak tanımıştım açıkçası. Fotoğraf açısından düşündüğünüzde gerçekten mükemmel bir yer gibi görünüyor. Her yer rengarenk, insanlar dans ediyor, puro içiyor, mojitonun ana vatanı, klasik arabalar, hayat güzel ve eğlenceli. Oh daha ne olsun! ''Ben de gitmeliyim, böyle renkli fotoğraflar çekmeliyim.'' dedim o gösterimleri izlerken geçen sene. Bu sene de böyle  bir fırsat yakalamışken kaçırmayayım dedim. Ama hayat fotoğraflardaki gibi değilmiş, bunu gidince gördüm.

Peki, Nasıldı?

Siyasi&Ekonomi

*Küba'da sosyalist bir devlet yapısı hakim. Eskisi kadar sert olmasa da bir çok şey devlet tarafından kontrol altında ve de denetleniyor. Yasaklar fazla olmasına rağmen bir yandan da bir çok şey görmezden geliniyor. Günümüzde ise bir çok kaynak bu oluşuma ''Yeni sosyalizm'' diyor.


*Küba'da hemen hemen her şey devlete ait. Bir çok ''özeldir ya'' diye düşüneceğiniz hizmet hep devlete bağlı. Devlet tarafından yani sistem tarafından denetleniyor ve kurallar dışında bir şey yapıldığında bir çok şeyin çok ciddi yaptırımı var.

*Şu an ülkenin başında Fidel Castro'nun kardeşi Raul Castro var.

*Küba, son yıllarda (özellikle 2-3 sene önce giden arkadaşlarımın yaptığı kıyaslamalar sonucunda da bu kanıya varıyoruz) onları olumlu mu etkiler, olumsuz mu etkiler bilemeyeceğimiz bir değişim içerisinde. Yerel kaynaklarını çok iyi kullanamadığı, politikası nedeni ile de yabancı sermayeye kendisini kaptırmak istemeyen ama yavaş yavaş kapitalizme teslim olan bir ülke. O yüzden umudu turizmde bularak turizm olanaklarını kullanmaya çalışan bir ülke. İlk olarak 94 yılında kapılarını turistlere açmış ama oldukça keskin kurallarla. Günümüzde ise turizm olanakları konusunda oldukça serbest bir yönetim politikası var.


*Son yıllarda özel sektör yatırımlarında artış var. Özellikle Kanada'nın yaptığı bir çok yatırım var ülkede. Gezerken bir çok Küba'lının evinde, bisiklet taksilerde sallanan Kanada bayraklarını görebilirsiniz. Kübalılar Kanadalıları çok seviyor. Malum bu aylar Kanada'da da kış mevsimi. Küba'ya tatil için gelen Kanada'lı oldukça fazla.

*Halk Amerika'yı ve Amerikalıları da seviyor. Halkın A.B.D ile bir sorunu yok. Çoğu arabada, evde, insanların üzerinde de A.B.D. bayraklarını görebilirsiniz.

*Orada gezerken öğreniyorum Nikel madeni de bu ülkenin önemli gelir kaynaklarından biri.

*Ülkede Hugo Chavez'e ilgi ve sevgi oldukça hat safhada. Venezuela ile ekonomi üzerine yapılan anlaşmalar sayesinde Küba biraz daha olsun rahatlamış. Bu yüzden ülkeyi gezerken kocaman billboardlarda Fidel ve Chavez'in beraber çekilen fotoğraflarını göreceksiniz.



*Küba fakir bir ülke kendi şartlarınız veya ne bileyim Avrupa'da herhangi bir ülke ile kıyaslama yapacak olursak. Ama neye veya kime gore bu tanımı yapabiliriz? Kendi gördügümüz, yasadiğimiz çevreye göre yaparsak yanlis olur çünkü insanlar aç veya açıkta değil. İnanin bizim ülkemizde yoksul insanlar daha fazla ve en acısı daha kötü durumda. En azından onlar "lüks tüketimi" bilmedikleri, tanımadıkları için kendi içlerindeki durumdan memnunlar ve imkanları çerçevesinde hayatlarından bir çoğu memnun. Yine bir ama diyeceğim. Ama turizm etkin olana kadarmış bu durum.Ülke dışarıya açıldıkça, yerli halk yabancı insanları gördükçe ve onlarla etkileşim içine girdikçe tüketimi de , lüksü de keşfediyor. Doğal olarak onda olmayanı da istemeye başlıyor.



*Yerel kaynak olarak baktığınızda şeker kamışı, hayvancılık, tütün ve tropik meyve var. Güney Amerika'daki ülkelere ihracat yapıyorlar ağırlıklı olarak. Fakat Sanayisi Nikel üretimi haricinde pek yok gibi. Bu nedenle nüfusun kolay geçinmesini sağlayacak iş kaynağı da yok.


*Che'ye tapan bir ülke ve de millet. Sokaklarda, evlerde, duvarlarda, binaların yan cephelerinde, manavda, bakkalda, billboardlarda, insanların üzerinde, turistlere pazarlanan bir çok materyalde, devrimin önemli adımlarının atıldığı bölgelerde, arabada, otobüste, şarkılarda, her yerde Che var. Devrimin kahramanı, karizmatik oluşu ve erken yaşta ölmüş olması onu efsane yapmış. Hani Fidel niye öyle değil diye kendimize sorarken 10 günümüzü orada yaşadığımızda neden olmadığını anladık. Ama halk Fidel'i sevmiyor yorumu oluşmasın bu söylediğimden. Gayet de seviyor. Hatta yerel bir amca ile devrim üzerine konuştuğumuzda şu yorumu yapıyor; ''Kübalılar Komünist değil, Fidelistler.'' Bu arada Che gerçekten inanılmaz derecede karizmatik bir adam. Her fotoğrafında, bakışı, gülüşü beynime kazındı resmen CHE. Daha fazla Che için Santa Clara'ya gidin :)






*Halkın Küba hakkında, devrim hakkında, Fidel hakkında konuşması yasak. Eğer toplumda konuştuklarını duyan bir asker daha doğrusu devrim muhafızı olursa hemen uyarılıyorlarmış. Küba'lı bir amca ile konuşurken sorduk ve teyit etti kendisi neyse ki etrafımızda kimse yoktu epey yararlı bilgiler verdi bize.



*Tarlalar sürülürken hala karasaban kullanılıyor. Özellikle kırsalda bol öküz ile  karşılaşacaksınız.



*Halk arasindaki gelir dagilimi ucurum seklinde degil bizdeki gibi ama herkes esit gibi bir durum da söz konusu değil. Gittiginizde önce eski Havana ve sonrasinda Miramar bölgesini gezmenizi tavsiye edeceğim. Daha sonra ne demek istedigimi anlayacaksiniz. Turizm ile uğraşanlar Küba'da normal işlerde çalışanlara göre oldukça çok fazla kazanıyorlar.



*Evsiz yok. Hiç görmedim diyeyim. Yine Küba'da iken okuduğum kaynakta da evsiz insan olmadığını söylüyordu.

*Sonuç olarak ekonomi bakımından her yol artık ''Turizm'' 'e çıkıyor. Ve bu amca gibi Kübalılar sizi turistik meydanlarda 1 CUC karşılığında selamlıyor:)



Para Birimi

*1993'te Fidel Castro çok ilginç bir şekilde A.B.D. dolarının ülkedeki kullanımını serbest bırakıyor. Fakat 2004'te bu uygulama kaldırılıyor ve çareyi iki farklı para birimi uygulamasında görüyor Küba devleti.

Turistin kullandığı CUC


*Küba'daki para birimlerinden(?) bahsedeyim. Şu an Küba'da iki farklı para birimi var. Birisi turistler için uygulanan Convertible Peso yani CUC (kuk diye okunuyor). Diğeri ise yerel halk tarafından kullanılan Peso yani CUP. Aralarında ise değer olarak büyük bir fark var. Neden iki para birimi var derseniz, yazımda bol bol değiniyorum turizmden gelir elde etmeye çalışıyor Küba. İşte ikinci para birimi ile bir muzu turiste 5 katı satarak oldukça kar elde ediyor:) Şöyle diyelim yerel halkın kullandığı peso ile alışveriş yapmak çok ucuz. Örneğin bir su 5 peso. Ama siz peso kullanamadığınız için (bundan detaylı olarak bahsedeceğim) CUC kullanıyorsunuz ve 1 CUC= 1 USD. Dolar ne olursa olsun 1 CUC 1 USD'ye endekslenmiş. 1 CUC= 25 Peso civarında. Yani sizde aslında Peso olsa 1 CUC'a  5 su alırsınız. Ama çoğu yerde kullanamadığınız ve siz turist olduğunuz için CUC ile alışveriş yapmak zorunda kalıyorsunuz. Peso paralarının üzerinde Küba devriminde önemli rol almış siyasilerin fotoğrafları var. CUC'larda ise Küba'da bulunan turistik ve önemli eserlerin fotoğrafı var.

*''Biz peso alamıyor muyuz?'' diye sorarsanız döviz bürolarından alamıyorsunuz. Siz o ülkede yabancısınız ve CUC kullanmak zorundasınız hissiyatı veriliyor. Peso'yu nereden bulabilirim diyorsanız, yerel halkın alışveriş yaptığı yerlerde, yani biraz daha turistik olmayan arka sokaklara gittiğiniz zaman bakkal, manavdan ufak bir şey alın ve CUC verin size para üstü olarak peso verecektir. Ya da yine yanınıza gelip ''ne lazım ablama?'' tarzında soru soran tipler oluyor. İlla peso alacağım diyorsanız onlar da size temin edecektir. Ama peso her yerde geçmiyor maalesef. Yani elinizdeki 50 CUC'u pesoya çevirip birden kara geçmiş olmuyorsunuz. Bir restorana, bara, kafeye gittiğinizde bir şey almak istediğinizde peso geçmiyor. Peso sadece yerel halkın kullandığı, alış veriş yaptığı yerlerde geçiyor. Mesela biraz peso alarak alacağınız meyve, kuruyemiş veya arka sokaklardaki bakkaldan alacağınız içki veya sigarayı daha uyguna getirmiş olacaksınız tek fark bu. Belki bundan 10 yıl önce gitseydiniz pesoyu daha rahat kullanabilirdiniz. Ama şu an turist mekanları ve  halkın mekanları arasında çok keskin bir çizgi var Küba'da.

Yerel para Peso


*Küba'da döviz ofislerinin yerel adı ''Cadeca''. Havana gibi bir yerde bile çarşısında sadece 2 tane var. Çok fazla veznesi olmasına rağmen oldukça sıra bekliyorsunuz Obispo caddesi üzerinde olanda. Biz oradayken 1 EUR= 1.20 CUC civarındaydı. Önceki yazımda bahsetmiştim ama Küba'ya mutlaka EUR ile gelin USD ile değil. USD'den oldukça fazla komisyon kesiyorlar.

*Ve dip not. Kredi kartınıza güvenerek Küba'ya gelmeyin. Çok lüks bir kaç restoran, oteller ve turistik yerlerdeki marketler haricinde kredi kartı ülkede kullanılmıyor. ATM ise yine turistik yerlerde bir kaç tane var. O yüzden her şeyi nakit alacakmış gibi düşünün ve nakit para ile gidin Küba'ya.

Turizm

Asıl konumuz bu değil mi?

Küba doğal güzellikleri ile birlikte esasında ''Devrim'' 'i pazarlamaya çalışan bir ülke.


*Oteller oldukça fazla Küba'da. Ama zincir otel bir kaç tane haricinde göremezsiniz. Çoğu devrim zamanında zaten devlet  tarafından ele geçirilmiş. Sanırım bir veya iki tane olması lazım yabancı sermaye ortaklı otel bulunmakta Küba'da. (Mesela NH Parque Hotel) 4-5 yıldızlık diyebileceğimiz kategoride, tarihi binalarda faaliyet gösteren oteller bunlar. Otellere alternatif olarak ve halkın son yıllardaki geçim kaynağı olan casalar yani bir nevi pansiyon diyebileceğimiz sistem mevcut. Evin bir odasını, iki odasını veya  tamamını kiralama sistemi. Bunu bir önceki yazımda anlatmıştım. (Burada!) Küba'da ortalama devlet çalışanlarının aylık gelirlerine baktığınızda da insanların neden turizm yapmaya can attığını anlayacaksınız.

*Turist, para birimi farkı nedeni ile zaten baştan kazıklanıyor. Ucuz olan bir ülkede kazıklandığını bilmek fena koyuyor gezgin insana. Zaten Küba'da bu yüzden turist etiketinden kurtulamıyorsunuz. Bu arada turizmin gelişmesi nedeni ile ülkedeki bir çok şey daha pahalı hale gelmiş. Misal 2 CUC olan bir pizza şu an 5-6 CUC'a satılıyor. Çok turistik bir yerse 8 CUC'a kadar çıkıyor. Halkın gidip yediği bir sokak satıcısı görünümlü ufak dükkanlarda pizza fiyatı ise 1 CUC!





*Arabası olan yine devlete kayıtlı olmak sureti ile taksicilik yapıyor. Bu arabaların çoğu düşündüğünüz gibi klasik araba.Ülkede çok fazla devrim öncesi dönemden kalan klasik araba var. Çok iyi durumda olanlar da var. Her alan yolda kalacakmış, hararet yapacakmış  gibi görünen  rengarenk arabalar da. Şoförsüz  bu klasik arabaları kiralamak yasak.Bir yerde okumuştum arabalarını çalınacak korkusu ile şoförsüz kiralanmıyor. Sarı taksilerde mevcut Küba'da ama ağırlıklı bağımsız çalışan ama üzerinde ''taxi'' yazan rengarenk klasik arabalar var.



*Klasik araba var dedim. Ama tam tersi son model, dünya çapında marka olan çok fazla lüks araba da var Küba'da. Özellikle Havana'da dolaşırken son model mercedesler, 4x4'ler göreceksiniz. Değişim başlamış demiştik!

*Bir şey satın almadan, kullanmadan önce mutlaka fiyatını sorun ve pazarlık yapın. Çok sıkı pazarlıkçılar ama mutlaka indirim yapıyorlar pes edip. Sizi kazıklamaya çok çalışacaklardır. Biz o hataya bir kere düştük aman siz düşmeyin. Kısa mesafe de olsa gideceğiniz yere taksi kullanıyorsanız mutlaka önce fiyatını sorun.

*Turistlerin çoğu Kanada'lı. Fakat İspanya başta olmak üzere çoğu Avrupa ülkelerinden de turist gelmekte. A.B.D. ve çevre Güney Amerika'dan gelen turist sayısı oldukça fazla. Kış mevsimini yaşayan ülkelerden özellikle gelen çok fazla turist vardı.


*Karayiplerdesiniz. Doğal olarak süper plajları, kumsalları var. Küba, esasında tatil cenneti baktığınız zaman.


*Ülkede 3 tane turizm firmasının arabasını gördüm hemen hemen gittiğimiz her yerde. Sanırım o kadar ve onlar da devlete bağlı. Transgaviota, transtur, viazul. Bunlar son model, konforlu, klimalı büyük otobüsler. Otobüs otobüs sarışın-mavi gözlü beyaz tenli turistler Küba'daydı :) Türklerle de karşılaştık elbet:) Kimi bizim gibi fotoğrafçıydı, kimi turist kafileyle gelmiş, gezen kişilerdi. İş için gelen amcalar vardı. Tatile gelen bir çift vardı. Kafadar 3 arkadaş gördük Havana sokaklarında. Anlayacağınız Türkiye'den de ilgi yoğun Küba'ya :) Zaten onlar da Türkleri seviyor. Türkiye hakkında az çok bilgileri var.


*Şimdi belki çoğunuz şaşıracak ama  Küba seks turizmin yoğun olarak yaşandığı bir bölge. Bunu gitmeden çok kısa bir süre öğrenmiştim. Zaten gezerken sokaklarda göreceksiniz sürekli turist avında olan erkekler ve kadınlar var. Sadece erkek turistler değil kadın turistler de oldukça fazla ve seks turizmi için geliyor. Yaşlı turist-Genç Kübalı eşleşmelerini gece gezerken veya gideceğiniz plajlarda göreceksiniz. Biz sadece bir gece bir bara gittik ve orası da çok keyifliydi. Asıl turist ve yerlilerin buluştuğu barlara biz gitmedik ama giden arkadaşlarımdan ortamları çok dinledim :) Yani bu anlamda devrim öncesine dönüyor gibi Küba. Gittiğiniz ''normal'' barlarda da durum böyle. Tek başına barda takılan, gelen turistlerle iletişim kurmaya çalışan bir sürü Kübalı var. Çoğunun amacı tabi ki para kazanmak. Ama bir çoğunun da hayali ''olur da aşık oluruz, evleniriz, beni alır götürür buradan.'' düşüncesi. Geçen seneye kadar Kübalıların Küba dışına yasal yollardan çıkması ''iş seyahati'' amacı ile değilse yasakmış. Doğal olarak bir Kübalı anca yabancı biriyle evlenince ülkeyi terk edebiliyormuş. Türklerin de bu konuda oldukça iyi bir geçmişi var Küba'da :) Artık geçen seneden beri Kübalılar çıkabiliyor ülke dışına. Özellikle genç nesil ülkenin şu halinden pek rahatsız olduğu için ülkeyi terk etmek istiyor. Bu arada Devrim döneminde Amerika'ya kaçan Kübalılar oldukça çok fazla. Küba'da kalanlar ise Amerika'daki akrabalarının yanlarına gitmek istiyorlar gerçekten.


*Hah bir de dip not ekleyeyim seyahat konusunda. Seyahat serbest olsa bile nasıl gidecekler ki ülke dışına? Aylık kazançlar ortalama 30-40 USD iken ve bir uçak bileti en ucuz 100-200 USD iken? Bir de vize problemi var. Of ki ne of.

*Eşcinsel erkeklerin de son yıllarda kimliğini gizlemekten çekinmediği bir yer haline gelmiş Küba. Bunda turizmin etkisi oldukça fazla. Değişimi bu yönden de görebiliriz. Okuduğum bir kaynakta Küba'da oldukça yoğun bir nüfusun eşcinsel olduğundan ve özellikle Malecon bölgesinde gizli partiler olduğundan bahsediyordu. Fidel Castro döneminde eşcinsel olduğu öğrenilen kişiler oturdukları yerlerden sürülmüş, ada dışına gönderilmiş, kötü şartlar altında istemedikleri işlerde çalıştırılmaya başlanmış. Fidel Castro sanırım 3-4 yıl önce bu yaşattığı durum için özürlerini de halkla paylaşmış. Kardeşi Raul Castro bu konuda oldukça serbest imiş. Yani eşçinsellerin nasıl olması, nasıl olmaması veya ne yapmak istediklerine karışmıyormuş. Ülkede gezerken insanların oldukça rahat olduklarını gözlemleyeceksiniz. Vallahi bu bakımdan Ne güzel memleket! Gezerken göreceksiniz, kimin ne yaptigina, ne giydigine, nasil olmasi gerektigine karisan veya yadırgayan bir toplum oluşumu yok.

*Seks turizmi yanında sağlık turizmi de var. Ülkede ise herkes okur-yazar olduğu için yetişen doktor sayısı olukça fazla.  Çoğu civardaki Güney Amerika ülkelerine ve de Afrika'ya gönüllü olarak gidiyorlar. Kendi metotları, yöntemleri var ve dünya tarafından da önemli bir konumda bu anlamda. Gerçekten sağlık için gelen turist oldukça fazla.

*Sokaklarda Sultanahmet bölgesinde olduğu gibi  restoranları, barları, özel dans gecelerini pazarlayan İnsanlar var. Bunlar Komisyon usulü çalışıp, mekana ne kadar turist getirirlerse o kadar para kazanan İnsanlar. Sokaklarda gezerken sürekli önünüzu kesip size tanıtım yapacak insanlarla karsilasacaksiniz. Çoğu da oldukca ısrarcı.


*Fotoğraf açısından tam bir cennet ülke. Özellikle portre çeken biriyseniz bol bol insan sizi bekliyor olacak. Ama bozuklukları da hazırlayın derim. Çoğu portre çekerken para istiyor. Sokak fotoğrafı için ise bol malzeme var.

*Turizmden kazanç bol olduğu için İnsanlar bu sektörde çalışmak istiyor genel olarak. Okuma oranı yüksek olmasına rağmen çok para kazanmak için garson veya taksici olmak isteyen bir nesil yetişiyor. Her şey daha iyi şartlar altında yaşamak için elbet.


*Turizm daha yeni yeni gelistigi icin servis hizmeti oldukca yavaş restoranlarda. Siparişi algilamalari, siparisi almalari ve getirmeleri epey zaman aliyor. Özellikle hesap isteme ve ödeme konusu oldukça sıkıntılı. Size önerim Küba'da iken sabırlı ve kontrollü olmaya çabalayın. Onların acelesi, telaşı olmadığı için sizin de olmasın. Bu arada gelen hesabi mutlaka kontrol edin. Hesaplarda servis ücreti ek olarak yansıtılıyor.

İnsanlar

*Küba'da nüfus oldukça karışık. ''Gerçek Kübalı'' diyebileceğimiz bir nüfus yok. Kolomb öncesi yaşayan yerlilerden günümüze kadar gelebilmiş sadece bir kaç aileden bahsediliyor şu an. İspanyol göçmenler, Afro kübalılar, Çinliler, ve Avrupa-Afrika karışımı nüfus bugünkü Küba'yı oluşturuyor. Tarihçesinde de bahsettiğim üzere adaya çok fazla sayıda getirilen köleler, yerleştirilen etnik gruplar sonucunda böyle bir etnik yapı hakim.

*Küba'da İnsanlar oldukça sıcak ve güler yüzlü. Güney Amerika'lıların karakteristik bir özelliği olduğunu çoğu kaynaktan duymuştum. İnsanlar zaten sokaklarda yaşıyor. Evlerinin kapı ve pencereleri gündüz vakitlerinde hep açık.İnsanlar ya kapılarının önünde ya da pencerelerinde oturuyorlar. Merakla şöyle bir ev içerisine göz gezdirdiğinizde hemen selam verip, sizle konuşmaya başlıyorlar. Yani ''hop niye evimi gözetliyorsun'' diyen yok :)

*Bazen bu sıcaklık farklı yerlere gidebiliyor. Hele de fotoğraf çeken biriyseniz para karşılığında poz verme veya bir şey yapmasanız da  1-2 CUC isteyen veya sabun isteyen İnsanlar olabiliyor karşınızda. Ziyanı yok tabi varsa verin ama turizm arttikca, ülkeye gelen herkesi "zengin" olarak algiladikca para isteyen insan orani giderek artacaktir.

*İnsanlar yardımsever  Aynı dili konuşmuyor olsanız da işaret dili ile bir şekilde anlaşıp, size ellerinden geldiğince yardımda bulunuyorlar. Turistik bölgeler dışında özellikle bu tarz insanlarla karşılaşmanız yüksek ihtimal.

*Fakat turizm insanları değiştirmeye başlamış  demiştim. Turistlerin yoğun olarak olduğu bölgelerde, hiç bir şey satmıyor olsa da herhangi bir Kübalı gelip sizden kolayca para, takı, sabun isteyebiliyor. Yolda yürürken taktığımız kolyeyi isteyen, durdurup elindeki 10 tane yüzüğü gösterip, yine de ''yüzük var mı?'' diyen soran insanlarla karsilasabilirsiniz.

*Çocuklar muhteşem! Oldukça sevimli, güler yüzlü ve çok fotojenikler. Arada çok nadir utangaçları gördük ama gerçekten poz vermeyi iyi biliyorlar.


*Kadınlar şık değil ama şıkır şıkır. Birbirinden kel alaka şeyleri giyip, takıp sokaklarda şıkır şıkır geziyorlar. Mini etek ve şort 7'den 70'e herkeste var. Kadınlar çok süslü. Hele bir tırnak modası var ki eyvah eyvah. Upuzun ve bakımlı tırnaklar, hepsinde farklı farklı renklerde ve desenlerde. Zaten sokaklarda göreceksiniz manikürcü oldukça fazla. Kadınların vazgeçilmezi.


*Erkekler çok flörtöz. Evli olmalarına rağmen eşlerini aldatanlar çok varmış zaten. Ben gezerken oldukça fazla gözlem yaptım. Sadece turistlere karşı olan bir ilgi değil. ''Kadınlar'' onlar için vazgeçilmez. Turistleri ise oldukça fazla sözlü olarak taciz ediyorlar. Bunu Küba'ya gidecek olan kadınlar için söylüyorum. Yolda yürürken en az 5-6 erkeğin size ''hey beautiful girl, where are you from?'' dediğini duyduğunuzda beni anacaksınız :) İlk başlarda gülümsedik, geçtik olmadı. Sonra rahatsız edici seviyelere geldi.  Tabi ileriye gitmiyorlar siz samimi olmadıkça ama sürekli birileri tarafından rahatsız edilmek bir süre sonra can sıkıyor. Erkekler için de bu tarz şeyler yaşanıyor, yani ayni ilgiyi Kübalı kadınlar da gösteriyor.


*İnsanlar çok rahat. Zaten sıcak memleket. Kadınlar kiloları ne olursa olsun, fiziklerinin bir önemi yok, oldukça rahat ve cüretkar giyiniyorlar. Çoğu zaten mini etek ve kısa şort seviyor. 7'sinden 70'ine herkes öyle giyiniyor hemen hemen. Genel olarak kadınlar popolu ve basenli ama biz mesela oramızı buramızı örtelim, ''ay kilo aldım, dar giymeyelim'' deriz. Orada öyle bir şey yok. Sen neyi sevdiysen ve kendine neyi yakıştırıyorsan onu giy. İster dar gelmiş, ister tüm hatlarını meydana çıkarmış, ister dekolte olmuş. Dediğim gibi cüretkarlar. Sahillerde, parklarda sevgililer oldukça rahat. Genel anlamda rahat ülke anlayacağınız :) Küba'da dert, tasa, acele, panik, koşuşturmaca diye bir şey yok!


*Rahatlik, bosvermislik, belki de kabullenilmislik diyebiliriz bu ülkede hakim olan sey. İnsanlar cok rahat. Sabahlari ise gitmeye calisan bir sürü insan varken neredeyse her evde de bos bos oturan daha fazla insan vardi. Belki de onlar öyle mutlu olmaya alışmış.

*Gözlemim durumlarından ''memnun'' olanlar daha çok yaşlılar gibiydi. Çoğu evinde sallanan sandalyesinde oturup, TV izliyor. Her evde TV var ama kanallar da devlet kontrolü altında. Fakat gençler kesinlikle memnun değil ve ambargonun kalkmasını, farklı ülkelere gitmeyi, daha iyi şartlar altında yaşamayı istiyorlar.

Ulaşım

Küba'da oldukça fazla çeşitte ulaşım aracı var.
1-Tuktuk vari 2 kisi tasiyan bisikletler. Sehir ici icin ideal.


2-Halkin kullandigi bisikletler. Sehir iclerinde hic kiralama yerleri goremedim.  Ama mutlaka vardir. Plajlarin oldugu bolgelerde ise bisiklet kiralanabiliyor.


3- Dolmuş usulü kullanılan klasik amerikan arabaları.


4-Atlı dolmuşlar. Bunlar daha çok kırsal kesimlerde mevcut.


5- Belediye otobüsleri.
6- Demeye dilim varmıyor ama hayvan tasimaciliginda kullanılan neredeyse tamamı kapali olan buyuk kamyonlar.


7- Sehir ici kisa mesafeler icin coco taxiler.


8-Bildigimiz sari taksiler.


9-Bir de özellikle sehirlerarasi giderken parasi ile otostop ceken bir suru insan göreceksiniz. Önce yollarda ne kadar insan var diye dusundum. Herhalde otobus bekliyorlar dedim. Ama daha sonra farkettim ve öğrendim ki her gecen arabaya parasini gostererek gidecegi yere gitmeye calisıyorlarmis. Öyle beklenilen yerlerde durak vs. de yok. Yolun herhangi bir yerinde duruyorlar ve artık kim durursa onlari aliyor.


10-Ülkede tren de mevcut. Ama hic kullanmadım.
11- Ülkede hem uluslararası hem de sehirlerarasi calisan havalimani oldukca fazla. Belki onceden bakılarak da uygun uçak biletleri alınarak şehirlerarası ulaşım da kullanılabilir.


Müzik


Bu ülkede herkes müzisyen! ve doğuştan Salsacı! Küba'da tüm insanlar müziğe aşık, müziksiz yaşayamıyorlar. Müzik sesini duyduklarında hemen mırıldanmalar, kıpırdanmalar başlıyor. Her evden bir müzik sesi duyuluyor. Bisiklet gibi olan tuktuklar sokakta giderken bangır bangır müzik çalıyor.Turistik bölgelerde her kafede, restoranda mutlaka 3-4 kişiden oluşan ve Küba müziği yapan bir grup var. Sistem ise şöyle;  hepsi bağımsız. Çeşitli kafe&barlarda çıkıyorlar her akşam ve gelen turistlerden bir kaç parça sonra bahşiş talep ediyorlar veya her grubun CD'si olduğu için cdlerini insanlara satmaya çalışıyorlar. Dinlediğim gruplar içerisinde 1-2 tane güzel olan vardı gerçekten. Bilinen Küba şarkıları dışında kendi parçalarını da çalıyorlar.


*''Küba'da herkes sokakta dans ediyor, uuu!'' Vallahi böyle bir şey yok arkadaş. Kaç gece Havana'da kaldık. Bizim kaldığımız Malecon bölgesi dahil gece bir çok sokağa girdik çıktık. Yok öyle bir şey. Evet müzik her daim var.Sabah, akşam, gece. Evlerde, balkonlarda hatta hoparlörü alıp kapının önüne koyan çok insan var. Gece uyuyacağız saat olmuş 24.00 bangır bangır Küba müziği çalıyor sokakta. Hasbinallah diyerek çoğu gece uyumaya çalıştık :) Fakat Trinidad'ta durum farklı. Çok turistik olmasına rağmen geceleri ölü bir yer. Sadece merkezindeki merdivenlerde dans eden varsa var. O da daha çok turistik bir aktivite olmuş.


*Küba'ya gitmeden önce mutlaka Küba müziklerini dinleyin, oraya hazırlanın. Özellikle Beny More, Buena Vista Social Club'ın albümlerini hatim etmeden dönmeyin. Ama bir süre sonra tüm şarkılar birbirine benzeyecektir :) Hatta  oradayken Buena Vista'nın çaldığı mekanları kovalayın, denk getirin. Mutlaka izleyin. Biz izleyemedik, bir türlü denk gelemedik.

Puro


*''Kadınlar bacaklarında puro sarıyormuş, miss''. Yalaannn! Gayet fabrikalarda zor şartlar altında çalışan İnsanlar tarafından yarı makine-yarı el gücü ile sarılıyor. Zar zor baya ufak bir atölyenin pencerisinden gözlemledik. Normalde Havana'daki puro fabrikasi ziyaret edilebiliyormus ama biz ordayken tadilattaydi. Fabrikalarda fotoğraf çekmek yasak. Bu fotografi patronlari yokken kapidan gizlice cektim.


*En ünlü puro markaları Cohiba, Romeo Y Julieta, Montecristo. Bunları fabrika dükkanlarından alırsanız yani orjinal olarak inanılmaz pahalı. Uzun, ince, kalın, kısa vs. bir sürü çeşidi var ama 25'lik bir puro kutusu 200-300 CUC civarında. Bunlar tek tek de satılıyor. 5-10-15-20'lik vb. şekilde giden kutularda da.

*Puro da bir de ikinci kalite veya sahte diyebileceğimiz bir olay var. Ben Puro'dan anlamam ama giden arkadaşlardan aldığımız tüyolarla bana verilen puro siparişlerini o şekilde aldım.Gezerken yanınıza sürekli birileri geliyor dedim ya. İşte bunlar muhabbeti ''merhaba, nasılsınız, nerelisiniz?'' ile açıp sonra konuyu ''sigara var orjinal, uygun fiyata'' diyerek sadede geliyor. Sonra gözlerden ırak evlerinde sakladıkları odalara götürüyorlar sizi. Biz kalabalık olduğumuz ve önceden giden arkadaşlarım da ''korkma, tezgahları böyle dışarıda satamıyorlar o yüzden gizli gizli evlerinde satıyorlar'' diye telkinde bulundukları için, bize ''sigara lazım mı'' diyen bir abiyi takip ederek abinin evine gittik. Karşılaştığımız manzara çok ilginçti. Bir yatak odası. Adamın yatağında bir sürü puro ve yanında bir bebek beşiği :) Uzun pazarlıklar sonucunda bir 25lik kutuyu 25 CUC'a alarak alışverişi sonlandırdık. Aynı markalar. Kalitesi elbet farklıdır ama denilene göre bunlar da orjinal. Fakat fabrika tarafından kalite onayı verilmeyen veya ikinci kalite tütünden yapılan purolar. Artık içenler daha iyi bilir.

*''Puro sınırı var, havalimanında kontrol ediyorlar??'' Her kaynakta faturalı ve 2 kutu olmalı yazıyordu. Giden arkadaşların tecrübelerinden yola çıkarak risk aldım ve gayet 3 kutu çantama sokuşturdum ve çantamı bagaja verdim. Zaten bagaja vermeden önce de bir yerde aranmadığınız için kimse bir şey demiyor. Ha belki bir çantayı sırf puro doldurursanız bagajlar Xrayden geçerken görevli alıp, el koyabilir. Bu olay bence şans olayı ama çok da umurlarında değil. Sahte de olsa ülkenin bir diğer gelir kaynağı:) Artık sayı kısmı size kalmış.

Bir de Puro yaktık ve poz vermeyi ihmal etmedik :)

Fotoğraf

*Fotoğraf açısından tam bir cennet ülke. Özellikle portre çeken biriyseniz bol bol insan sizi bekliyor olacak. Ama bozuklukları da hazırlayın derim. Çoğu portre çekerken para istiyor. Çok ender de olsa fotoğraftan rahatsız olan insanlar da oluyor elbet.


*Bol gölgeler, yansımalar, sokak fotoğrafı da sizi bekleyenler arasında. Güzel kompozisyonlar her an karşınıza çıkabilir.


*Kırsal da ise harika manzaralar sizi bekliyor. Malzeme bol.

Çevre&Kültür&Yaşam

*Küba'da İspanyolca ana dil.

*Devrim döneminde özellikle Küba'nın zenginleri evleri terk ettiği için sonrasında devlet evsizleri, mevcut olan evlere yetiştirmiş. O yüzden herkesin ufak olsun, büyük olsun bir evi var.


*Sağlık ülkede yerli halka ücretsiz. Devrim zamanında verilen ve tutulan sözlerden biri



*Eczaneler oldukça eski ve çoğu kendi yaptıkları toz halinde olan karışım ilaçları satıyor.

*Yine devrim döneminde uygulanan ve günümüze kadar gelen bir uygulama söz konusu. Karne yöntemi ile devlet her ay belli miktarda halka pirinç, süt, et, tuz, un, yumurta gibi temel besinleri ücretsiz olarak veriyor. Küba'da gezerken uzun kuyruklar, ellerinde plastik şişelerle bekleyenleri gördüğünüzde şaşırmayın. Devlet tarafından sağlanan diğer bir hak ise her çocuk için 7 yaşına kadar günlük 1 litre süt hakkı.


*İnternet erişimi kablolu olarak var ve her yerde yok.Havana'da yaygın gibi ama otellerde. Diğer şehirlerde turistik olanlarda bir iki internet kafemsi bir şeyler gördüm. Ama öyle evlerde yaygın olan bir şey değil. Dial up bağlantı olduğu için oldukça yavaş olduğunu söylüyordu önceden deneyenler. Belli otellerde saati 6-8 USD karşılığında girebiliyorsunuz. Bu da bir kart sayesinde. Bu kartı alıp ''ETECSA'' yazan herhangi bir yerde kullanabilirsiniz. Yani 10 dk bir yerde kullandınız ve kalan 50 dk.'nızı farklı ''ETECSA''larda kullanabilirsiniz. Arama, sorma oldukça pahalı eğer Küba'yı da kapsayan bir GSM paketiniz yoksa. Ama izole bir gezi olması süperdi. 10 gün internetsiz, habersiz gayet yaşanabiliyormuş onu öğrendim.  Bu arada Biz oradayken caddeleri kazıyorlardı fiber altyapı için.

*Değişim var dedik. Yıllara meydan okuyan, özellikle Havana'da Kolonyal dönemden kalan müthiş yapılar oldukça bakımsız. Bir çoğu restorasyona girmiş bile. Bu işi yapan yabancı özel firmalar tabi. Bu restorasyonlarda da çalışacak bir çok işçi yurt dışından geliyor. Mesela biz uçaktayken yaklaşık 30 kadar Çinli arkadaşlar vardı. İnerken öğrendik ki bu çalışmalarda çalışmak için getiriliyormuş.


*Yıllar önce restorasyona başlamış ama iskeleleri öylece kalmış artık yeşermeye başlayan çok fazla kullanılmayacak derecede bina da var.


*İnsanlar hep okuyor, çok okuyor. Her köşede, her dükkanda  çalışırken, otururken kitap okuyan insanlar görüyorsunuz. Eğitim bu ülkede ücretsiz! Bunu da unutmadan yazayım. O yüzden okuma yazma oranı %100 diyebiliriz. Okula giden çocukların üniformalari da gayet düzgün ve temiz.

*İnsanlarda cep telefonu var. Yani öyle kapalı bir ülke imajı oluşmasın kesinlikle. Bizdeki gibi son model kameralı telefonları olmasa da cep telefonları var.

*Sokaklar çok renkli. Her taraf fotoğraf diyebiliriz. Sokak sanatları konusunda oldukça başarılılar.

*İnsanlar eskiden mal, mülk satın alamazken artık alabiliyorlar. Mülkiyet hakkı yıllar sonra Küba'ya geliyor! Ama sorun şu. Yıllardır taş üzerine taş yapılmadığı için bugünkü nüfusa var olan evler, binalar yetmiyor. O yüzden değişimle birlikte yeni konutlar, yeni binalar çok yakında inşa edilmeye başlayacaktır. Türk müteahhitler bu fırsatı kesin kaçırmaz.

*Küba güvenli bir ülke. Yaptırımları oldukça ağır olduğu ve polisler tarafından sürekli denetlenen bir ülke olduğu için gece de rahatça sokaklarda dolaşabilirsiniz. Sizi sadece rahatsız edecek olanlar yukarıda belirttiğim flörtöz kadınlar ve erkekler olacaktır. Ama yine de dikkatli olun tabi.

*Küba'daki evlerin pencelerinde cam ya yok ya da yok denecek kadar az. Fotoğrafta görüldüğü gibi ahşap panjurlar pencere olarak kullanılıyor. Bu arada Küba'da her pencere ve kapıda demir parmaklık var istisnasız. Kapı, cam açık demistik. Evlerin içine baka baka gezebilirsiniz. Bir "hola" deyin yeter. Gerisi geliyor.


*Evlerin çoğu oldukça ufak ve çok kalabalık bir şekilde yaşıyor Küba'lılar. Çocuklar evlenince de aileleri ile birlikte yaşamaya devam ediyorlar. Bir sebebi maddi açıdan tabi ki daha ekonomik olması diğer sebebi de artık yeni yerleşim olmadığı için şehirlerde özellikle yer kalmaması imiş. Sokaklarda yürürken evlerin içine baka baka gittiğimiz için ufacık odada bir kanepe, bir sallanan sandalye ve bir TV karşısında oturan 5-6 insan görüyorduk.

*İnsanlar sokaklarda dama, satranç oynamaya bayılıyor. Çok renkli görüntüler çıkıyor ortaya. Bağırış çağırışmalar içerisinde dama oyununu izleyebilirsiniz:)


*Oldukça ilginç olan bir diğer gözlemim ülke genelindeki sokak köpeklerinin ufak, süs köpeği gibi olması. Arkadaşlarla konuşmamız üzerine ülke bir ada olduğu ve eskiden zenginlerin mekanı olduğu için muhtemelen onların evcil süs köpeklerinin bu şekilde günümüze gelmiş olduğuna karar verdik :) Çok nadir bir kaç tane bizdeki gibi azıcık büyük sokak köpeği gördüm ama çoğu böyle minik, kısa, bodur. Bu arada Kübalılar köpekleri çok seviyor ve besleyen ve bakan insan çok fazla. Oldukça düşkünler köpeklerine.


Mesela bu sibirya kurdunu görünce acıdım ve ''ne işi var bu sıcakta burada?'' dedim.



*Beyzbol ata sporu gibi. Ülkeyi dolaşırken bir sürü beyzbol sahası ile karşılaşacaksınız. Beyzbol şapkaları, üniformaları ile dolaşan bir sürü insan var.

*Küba'da her yerde devrimin izleri var. Şehirler arası giderken kocaman billboardlarda Che, Fidel, Camilo ve diğer devrim kahramanlarının fotoğrafları var. Ama bunların yanı sıra Küba'daki güzellikleri tanıtan turizm odaklı afişler de mevcuttu. İşte değişim!

*Bir çok turistik plaj Kubalılara yasak. Bizim Varadero'da gittiğimiz plajda polisler kimlik kontrolü yapıyordu plajda. Kübalıları plajdan çıkarıyorlardı.

*Ben ülkeyi çok pis bulmadım yazılanların aksine bence normaldi. Sadece oldukça bakımsız ve eski bir ülke idi diyelim. Her sabah apartmanlar, evlerin merdivenleri, kapı önleri yıkanıyor, daha ne olsun. Malecon'da gün doğumu için gittiğimde sahilde bulunan çöpleri, atık şişeleri, geceden kalma tüm çöpleri toplayan görevliler vardı. Park ve bahçeler gayet düzenliydi.

Gece Hayatı&Alkol

*Gece hayatına az buçuk yukarıda Turizm bölümünde değinmiştim. Küba'da 23.00 civarı bir çok mekanda canlı müzik bitiyor. Olay daha farklı barlara, gizli partilere veya evlere doğru kayıyor. 23.30'da turistik bir caddede, turistik bir barın kapandığına şahit olduk en son kalan ziyaretçiler olarak:)


*Alkolde ise şeker kamışından üretilen Rom en ünlü içkileri. Havana Club, Santiago De Cuba ve Mulata de cuba ünlü markalar. Ama gittiğim tüm mekanlarda Havana Club kullanılıyordu. Genelde Rom koktely yapmak için kullanılıyor. Romla yapılan bir sürü kokteyl var. Mojito, Pina Colada, Cuba Libre, Daiquiri her listede görebilecekleriniz ve  oldukça ucuz şeyler. Havana genelinde mekanlarda 3 USD bu kokteyller. Çok turistik 2 mekan var. Bunlarda 5 USD. İşte bu fiyattan sonra Türkiye'de en kötü Mojito'ya 20 TL denilince,  artık Mojito içesim gelmiyor. Diğer içkiler de mekanlarda oldukça uygun.


Yemek

*Yemek kültürü yok arkadaş!

*Mutfaklari ağirlikli domuz eti. Bunun yaninda pirinç ve siyah fasulye ile yapilmis yemekler var. Siyah fasulye meshur. Tadi bildiginiz kuru fasulye. Bir iki defa denenebilir.

*Paladar denilen bir restoran cesidi var. Aile isletmesi gibi ev ortamında yemek yediginizi düşünün. Buradaki yemeklerin normal restoranlara göre daha uygun ve lezzetli oldugu soyleniyor. Hic deneyimleyemedik.

*Aç kalmamak icin bol bol deniz ürünü yiyebilirsiniz. Hem ucuz, hem taze, hem de doyurucu. Ahtapot, karides yedim bir kaç gun, guzeldi.

*Kasap olarak nitelendirdigim yerlerde etler fotoğrafta goreceginiz uzere acikta satiliyor. Hava sicak abi ne oluyoruz dedim. O yuzden ete hic bulasmadim! Sokak saticilari veya dukkanlarindan da bir sey almadim. Ben biraz yemek konusunda hassasimdir. Risk almaya gerek yok varsin ac kalalim bir gun dedim. Her seyi yerim derseniz sokak pizzacilari, ekmek arasi  bir sey satan dükkanlar oldukca ucuz.


*Havana'da dünya mutfağı adına yine de çok fazla restoran var ama lezzet hep sıkıntı.

*Dondurmaları çok güzel ve oldukça ucuz.



*Kahvalti kulturu bol tropik meyve, omlet bir de helvaya benzer bir seyden olusuyor. Ekmek var sikinti yok ve cok guzel. Bol bol kahvaltida ekmek tukettim. Butun gun tok tuttu beni vallahi. Bunun yaninda da bol bol biskuvi, kuruyemis, konserve, hazir corba ve cay getirdim. Tavsiye ederim. Ozellikle yollarda oyle durup bir seyler yiyebileceginiz tesis veya restoran tarzi yerler yok. Olan da cok nadir ve kisitli seyler var. Kendi marketleri de cok kisitli. Iki, uc rafta sinirli seyler var.

*Küba kahvesi oldukça sert ve çok güzel be arkadaş! Bazi yerlerde kahve yanina seker yerine şeker kamisi veriyorlar.


*Yesil muz kizartmasi meshur. Yani olmamis muzdan cips gibi kizartma yapıyorlar. Tadi da ayni patates kizartmasi gibi ama oldukça yagli bir yiyecek.

*Tatli anlaminda guavali corek yedim sadece. Tatli konusunda vasatlar. Bu çörek de zaten milföy hamurundan yapılan icinde guava meyvesi marmelat gibi olan bir tatli borek.

*Bol bol ananas, avokado, muz, papaya, guava gibi tropikal meyve tuketiliyor ve bunlarin taze sikilmis halini de her yerde bulabilirsiniz. Oldukça da guzel. Ananasa bayildim. Burada yediklerimizle hic alakasi yok. Papaya bana gore degil. Cok şekerli idi.


*Firindan cikan ekmekleri bisikletli arabalara yükleyerek sokak sokak gezen ve "panadero" diye sabahın körunde bagiran insanlari var. Bizde nasil ezan var onlarda da ekmekci var;) Ekmekler çok lezzetli.
Matanzas'ta bir fırın


Velhasıl anlatacaklarım genel anlamıyla aşağı yukarı bunlardır. Şu ana kadar gördüğüm ilginç ve farklı ülkelerden biriydi. Ama insan soruyor, ''Nereye gidiyor bu Küba? Hani Komünizm vardı?''


Hani Başta da belirttiğim gibi ben çok büyük beklentilerle gittiğim için ufak bir hayal kırıklığı oldu bünyede. Eve dönerken aklım orada kalmadı yani. Her şey fotoğraflarda gördüğünüz veya algıladığınız gibi ülkede toz pembe değil. Çelişkiler çok fazla. Komünizmin yapısına, ideolojisine uymayan çok şey var. Bir de Komünizm denilince insan böyle bir grilik, soğukluk, donukluk, kurallar ülkesi, kapalı kutu arıyor değil mi? Küba'da bunların tam tersi var. Yani ben gezerken bir türlü Komünizm ile bağdaştıramadım ülkede olup bitenleri.

Bir yanda halkına verdiği sözleri tutmaya çalışan, halkın değişmesini istemeyen ama elindeki imkanlarına baktığında turizmi bu yönde kullanmaktan başka çaresi olmayan bir ülke Küba. Doğal olarak dünyaya kendini açan ve değişime kayıtsız şartsız evet diyen bir ülke.

Bir daha gider misin deseniz hayır derim. Çünkü Dünya'da o kadar çok fazla görülecek, keşfedilecek yer var ki. O kadar uzağa gitmişken neden bir kere daha Küba'ya gideyim ki? Peru, Bolivya'ya filan giderim :)

Sonraki yazılarım gezdiğim şehirler üzerine olacak. Sırası ile Havana, Trinidad, Plajlar, Vinales, Cienfuegos, Santa Clara, Matanzas'ı yazmaya çalışacağım.

Son notum; Siz yine de tam anlamı ile bozulmadan bir an önce gitmeye bakın. Sonra torunlarınıza anlatırsınız :)

Yorumlar

  1. Hiçbir kaynakta Küba'ya dair bu kadar bilgi ve böyle temiz fotoğraflar yok Seyhan. Gidip görmek, fotoğraflamak sana yetiyor, biliyorum. Fakat artık yetmesin lütfen. Daha fazlası lazım. Bir dergiye gönder artık bu dosyaları. Küba'dan başla mesela. Ellerine sağlık. Muhteşem bir dosya olmuş.

    YanıtlaSil
  2. Tebrik ederim.Çok aydınlatıcı olmuş.1 ay sonra gidecek biri olarak bir solukta okuyuverdim yazınızı.sayenizde bilgi kirliliğinden kurtuldum.Çok teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmenize sevindim. Şimdi durum biraz daha farklıdır bir çok konuda. Şimdiden iyi gezmeler :)

      Sil
  3. Merhabalar verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim fakat yazıda kumarhane konusunda bilgi göremedim bu konuda bilgilendirmede yaparmisiniz

    YanıtlaSil
  4. Merhaba,
    Kumarhaneler ilgi alanımda değildi. O yüzden bir bilgim yok.

    YanıtlaSil
  5. Tebrikler okuduğum en iyi küba yazısıydı :)

    YanıtlaSil
  6. Şimdi nasıldır acaba :(

    YanıtlaSil
  7. Teşekkürler aralık Ayında gideceğimden iyi bir kaynak oldu yazdıklarınız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, ben gideli 5 yıl oldu. Oldukça şey değişti ama yine de size fikir verebilir. Şimdiden iyi seyahatler.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Norveç'i ucuza çıkarmanın yolları

Saraybosna

Güney Amerika Kıtası Hazırlık Rehberi