Torres Del Paine Macerası- W Trek Rehberi

Güney Amerika yürüyüş rotaları arasında en popüler destinasyon olan, Şili Patagonya'sının en gözde ulusal parkı Torres Del Paine'de nihayet aylar öncesinden planladığımız, aylarca kamp yeri bulma peşinde koştuğumuz günler geride kalmışken, 5 günde 75 km yürümüşken detaylıca bu geziyi nasıl yaptığımızı anlatayım istedim. Bu yürüyüşün planlaması konusunda yabancı kaynak oldukça fazla. Biz planlama yaparken onlardan faydalandık hep. Ben de bilgiler taze iken bir Türkçe kaynak yaratmak istedim. Patagonya Gezi Rehberi'nin ilk ayağı, Şili'den olsun. Umarım Ateş Toprakları olarak bilinen Patagonya'ya gitmek isteyenlere, Patagonya W trek yürüyüşünü yapmak isteyenlere faydalı olur. Hazırsanız Patagonya Gezi Notları'na geçelim.

Torres Del Paine Ulusal Parkı Nerede?

Şili'de, Şili Patagonyasında yer alan Torres Del Paine Ulusal Milli Parkı, adını içerisinde bulunan ve gökyüzüne doğru uzanan 3 kayadan alıyor. 1959 yılında Milli park olarak düzenlenen bu yer,  1978 yılında Unesco tarafından doğal biosfer alanı ilan edilmiş.

Parkın içerisinde doğal ortamda yaşayan bir sürü kuş türü, puma, deve kuşu ile alpaca arası olan ve bu bölgeye özgü olan guanakolar ve tilkiler yaşamaktadır. Yürüyüşümüz sırasında puma hariç diğer hayvanları gördük :) Puma atakları ise genelde hava karardıktan sonra olabileceği için, gündüz vakti pek Puma göremiyorsunuz. 

Bu milli park içerisinde bir sürü yürüyüş rotası mevcut. Bu yürüyüş rotaları bazen catamaran denilen botlarla veya kara yolu ile de bağlantılı olabiliyor. Yürüyüş haricinde içeride atlarla yapılan rota, kano ve buzul yürüyüşü gibi ücretli yapabileceğiniz aktiviteler de mevcut. 

Patagonya Nerede?

Patagonya haritasını önünüze aldığınızda Şili ve Arjantin ülkeleri tarafından paylaşıldığını göreceksiniz. ''Patagonya hangi ülkeye aittir?'' sorusu çok kafa karıştırıcı bir soru çünkü bunun tek bir cevabı yok. Patagonya, Şili ve Arjantin ülkelerinin güney bölgesine verilen bir isimdir. Ünlü Macellan Boğazı'nın kuzeyinde bulunuyor. Hal böyle olunca Patagonya bir ülke değildir, Patagonya'nın başkenti ya da Patagonya para birimi diye bir kavram da yok. Patagonya nüfusu en son 2 milyon üzerinde olarak biliniyor. Patagonya'yı gezebilmek için her iki ülkeye sürekli giriş ve çıkış yapmak durumunda kalıyorsunuz. Patagonya  Gezi Rehberi de bi sonraki yazı konumuz olsun madem.

Patagonya Yerlileri

Zamanında çok farklı gelenek ve görenekleri olan yerli kabilelerin yaşadığı ''Ateş toprakları'' olarak bilinen Patagonya'da, günümüze kadar gelen yerli insanlar pek fazla değil. Şili bölgesinde her ne kadar yerli nüfus gelenek ve göreneklerini yaşatmaya çalışsa da, Arjantin tarafında günümüze kadar gelen hiç bir Patagonya yerlileri bulunmuyor. Bölgeyi ziyaret ettiğinizde ''Selk'nam'' topluluğuna dair izler göreceksiniz. Selk'nam'lar soyları tüketilen, günümüzde maalesef yaşamayan bu toprakların sahibi olan Patagonya Yerlileri. Selk'nam'ların tarihini bir başka yazıda detaylı olarak anlatacağım.

Patagonya'ya Nasıl Gidilir?

Öncelikle Şili ülkesine gelmeniz lazım :) 

Patagonya bölgesinde bulunan bu milli parka en yakın şehir Puerto Natales. Şili'nin başkenti Santiago'dan Patagonya bölgesinde bulunan bir çok şehre çok uygun  uçak biletleri mevcut. Biz geziyi planladığımız aylar için yaklaşık 2 ay öncesinden 2 kişi için toplam 50 usd'ye bilet bulmuştuk. Puerta Natales'e olan uçuşlar bazen biraz pahalı olabiliyor o yüzden 2 saat uzaklıkta olan Punta Arenas şehrinden de uygun uçuşlara bakabilirsiniz. Aradaki mesafeyi otobüsle aşıp Puerta Natales'e gelebilirsiniz ki biz öyle yaptık.

Puerta Natales kasabası tam bir turistik kasaba. Her şey turizm adına açılmış ve işliyor. Her sabah 07.00'de farklı otobüs firmalarının milli parka seferleri var. Terminalden park 2,5 saat sürüyor. Otobüs firmalarının fiyatları değişkenlik gösterebiliyor o yüzden bilet almadan önce firmalara fiyat sormanızda fayda var. Misal 2 firmanın ücreti gidiş dönüş tek kişi için 20.000 Şili pesosu iken biz bir firmadan 15.000 şili pesosuna aldık. Adamlar tam sezonlarında kampanya yapmış, daha ne olsun :) Biletlerinizi gidiş, dönüş almanızda fayda var. Yürüyüş bittiğinde otobüsünüz sizi bekliyor olacak. Yüksek sezonda yer bulunamayacağını yazan çok blog vardı. Fakat Eylül&Ekim ayında Şili'de hükümete karşı olan protestolardan dolayı bu sene beklenenden az turist geldiğini duyduk. Açıkçası tüm kamp yerleri doluyken, nasıl az turist olduğunu pek anlayamadık. Sanırım günübirlik gelen turist sayısında düşüş varmış. Son olarak Patagonya Turu düşünenler kendi imkanları haricinde Patagonya turu düzenleyen firmalarla hem Şili hem de Arjantin üzerinden iletişime geçebilir. Türkiye'den düzenlenen Patagonya turları da mevcut fakat maliyetler oldukça yüksek olduğu için bütçenizin yüksek olması gerekiyor.

Patagonya'ya Ne Zaman Gidilir?

Patagonya'nın yüksek sezonu Kasım-Nisan ayları arasında. Ulusal parkın en çok turistler tarafından ziyaret edilen ayları ise Ocak ve Şubat. Bu aylar Patagonya için yaz mevsimi o yüzden bu aylar tercih ediliyor. Siz benim yaz dediğime bakmayın, Patagonya iklimi aynı İzlanda'daki gibi. Beş dakikada bir değişen havası, oldukça güçlü ve sert rüzgarı bir an olsun peşinizi bırakmıyor. Bu aylarda hava da 22.00-23.00 civarı kararıyor. Patagonya soğuk mu? derseniz, vallahi her daim soğuk!

Biz Ocak ayının sonunda bu yürüyüşü yaptık. Dağlar çevresinde bulunduğumuz için hava sıcaklığı 7-8 dereceyi hiç geçmedi. Buzulların eridiği ve bu nedenle sürekli sert rüzgarın olduğu bir aydı. Genelde Şubat ayı ortası itibariyle Mart ayı da dahil daha iyi olduğu söyleniyor ama bu artık biraz da şans işi maalesef. Siz plan yaparken Ocak-Mart ayları içerisinde olmasına özen gösterebilirsiniz. Diğer aylar oldukça soğuk ve de Patagonya iklimi düşünüldüğünde de pek önerilmiyor.

Şili Torres Del Paine Ulusal Park'ında Rota Oluşturmak

Şili hakkında bilgi edinmek isterken ilk akla gelen ve Güney Amerika'nın en iyi yürüyüş rotaları arasında yer alan Toores Del Paine Milli Parkı'nda yürüyebileceğiniz bir sürü rota var. En planlı ve organize olanlar "W" ve "O" trek denilen rotalar. Gelin bu rotalara detaylı olarak yakından bir göz atalım.

“W“ trek; Bir noktada başlanıp, başka bir noktada biten bir rota. Hakkını vermek için en az 3/4 gece, 4/5 gün ayırmak gerekiyor. Çünkü bu rota toplam 80 km. Ben iyi yürürüm diyorsanız 3 gece, 4 günde de yapılabiliyor. W denmesinin sebebi rotanın W şeklinde inişli ve çıkışlı olması. Bu rota turistler tarafından en çok tercih edilen rota. Sebebi diğer rotaya göre daha yapılabilir olması. Yani insanlar normal yürüyüşlere göre kendini zorlayacaksa da bu rota ile zorluyor :)


“O” trek; Bu rota başladığı yerde bitiyor. Yani adı üzerinde bir "O" çizmiş oluyorsunuz. Bu rotanın hakkı da 7 veya 8 gece/gün  ayrılarak veriliyor. Rotanın toplamı 120 km. Bu rota yürüyüşte iddialı olan, dinamik, çevik insanlar için öneriliyor. W'ya göre rotası bir tık daha zor ayrıca daha uzun sürmesi nedeniyle daha zorlayıcı. Bu rotayı yapan az insan var o yüzden bu rota çok kalabalık olmuyor. 

Her iki rotanın farklı "cazibe noktaları" olmasına rağmen aynı noktalar da birleştiği ve aynı kamp alanlarının kullanıldığı bölümler de var. Yani O trek yapan birileriyle bazı bölümlerde karşılaşabilirsiniz. İkisi tamamen ayrı rotalar değil.

Aşağıdaki haritada Patagonya W Trek ve O Trek için detaylı olarak rotaların başlangıcı, bitişi, geçtiği noktalar belirtilmiş. Bu arada iki rota da çok güzel oluşturulmuş, her yerde rotaya ait işaretler, hangi yolun hangi yöne gideceği belirtilmiş. Bu yürüyüşü kendi başınıza ya da arkadaşlarınızla rahatlıkla yapabilirsiniz. Rotadan sapmak pek mümkün değil :)


Planlama yapmak çok önemli. İlk adım rota çalışmak. Çünkü önce rotaya çalışıp, nereden başlayacağınıza karar vermeniz, hangi kamp alanlarında kalacağınızı belirlemeniz lazım. Bunu belirlemeden sonraki adımlara geçemiyorsunuz. Rotaya tersten de başlayabilirsiniz ama bunu önermiyorum. Çünkü 4-5 gün boyunca parkın en güzel manzarasına yürümek varken, en başta en zor ve en görülecek şeyi yaptığınızda diğer günlere mecaliniz ve isteğiniz kalmayabilir. Ayrıca tüm heyecanı da gitmiş oluyor.

Ek bilgi vermem gerekirse Torres Del Paine Milli parkı günübirlik ziyaret eden ve günübirlik yapılabilecek rotalarla da gezen var. Milli parkın gözdesi Las Torres'e genelde günübirlik çıkılıyor. Yani ben 3-4 gün yürüyemem derseniz Las Torres'e günübirlik yürüyüşle de çıkabilirsiniz.

Torres Del Paine Ulusal Parkı'nda Kamp Alanı Belirleme ve Ödeme Adımı

Rotamızı oluşturduk, aşağı yukarı günde kaç km yürüyeceğimizi de belirledik, sıra geldi kamp alanı rezervasyonu ve ödeme kısmına.

Torres del Paine içinde kalacaksanız öyle elinizi kolunuzu sallaya sallaya parka giremiyorsunuz. Parkta her adım için para alıyorlar maalesef. Eğer kamp yapacaksanız, park içerisinde belirlenen ve ücretli olan kamp alanları dışında hiç bir alanda kamp yapamazsınız, yasak.  Kendi kamp ekipmanlarınızla gelebilirsiniz ama kalacağınız her gece için en azından "kamp alanı" rezervasyonu yaptırmış ve parasını ödemiş olmanız gerekiyor. 

Şimdi sistem şöyle. Park içerisindeki kamp alanlarını işleten üç firma var;

*Vertice Patagonia

*Fantastico Sur

*CONAF (ücretsiz kamp alanı sunuyor ve sadece bir tane mevcut ama önceden rezervasyon istiyor yine de)

Rotanızı ve kalacağınız kamp alanlarını belirledikten sonra bu firmaların web sitelerine girip, sizin bu yürüyüşü yapacağınız tarihlerde ve konaklayacağınız türe göre uygun yer olup olmadığını kontrol edip, rezervasyonları ondan sonra yapmanız gerekiyor.  

Konaklama türleri;

*Kamp alanı (Boş alan)
*Kamp alanı+çadır
*Kamp alanı+çadır+mat+uyku tulumu
*Paylaşımlı oda
*Lüks olmayan basic 2 kişilik refugio denilen evlerde konaklama
*Lüks olan refugio(Sadece bazı kamp alanlarında mevcut)

Rotalar üzerinde bu firmaların işlettiği kamp alanları dışında otel seçenekleri de mevcut. Fakat hem sınırlı hem de oldukça pahalı. Yine haritadan bakabilirsiniz.

Normalde bu yürüyüş rotaları için iki sene öncesine kadar rezervasyon yapma gibi bir durum yokmuş. Rotanı belirleyip, milli parka gidebiliyormuşsun ve denk gelen kamp alanında kalabiliyormuşsun. Son bir kaç yıldır Amerikalılar nedeniyle çok popüler bir rota haline geldiği ve bu talebi de karşılayacak kadar kamp alanı olmadığı için bu rezervasyon sistemi gelmiş. Bazı bloglarda bir yıl öncesinden rezervasyonların dolmaya başladığı bile yazıyordu. Biz de 3-4 ay öncesinden yer bakmaya başladık ve gerçekten zar zor yer bulmayı başardık. İnsanlar bir yıl önceden rezervasyon yapıp, paralarını ödeyebiliyorlar. 30 gün öncesine kadar iptal edip, parayı iade alma hakkın var. Ayrıca maalesef tur firmaları da bu kamp alanlarına rezervasyon yaptırdığı için de yer bulmak önceden zor olabiliyor. Herkes tarihler yaklaştıkça iptaller daha fazla olabiliyor o yüzden son 10 gün mutlaka sistemden her gün kontrol edin diyor.

Nasıl yer bulduk gelin anlatayım:)

Biz rotayı kabaca yapmıştık ve Patagonya'da olacağımız tarihleri az çok belirlemiştik. Bu plana göre Vertice Patagonya ve Fantastico Sur'un web sitelelerine girerek tek tek o tarihlerde yer var mı yok mu inceledik, günlerce baktık. Bu arada her şey pahalı olduğu için ve biraz da macera olsun diye biz kamp alanı+çadır kiralayarak kalmaya karar verdik. Saatlerce çadırla yürü, yürüdükten sonra bir de çadır kur, ertesi sabah tekrar çadırı kaldırmakla uğraşmamak için çadırlı kiralama opsiyonunu seçerek mat ve uyku tulumunu dışardan kiralayalım dedik. Çünkü bunların günlük kirası da kamp alanlarında çok yüksekti. 

Öncelikle planladığımız tarihlere yer bulamadık epeyce baktıktan sonra. Vertice patagonya bizim ilk iki günlük rotadaki kamp yerlerini işleten firma idi. Onlara mail attık ve yardımcı olmaları konusunda ricada bulunduk. 3-4 yazışmadan sonra ilk iki günlük rota için biraz ilerleyen tarihlerde yer buldular ve biz son iki günlük rotada yer bulamamamıza rağmen tamam dedik. Nasılsa 3 ay var illa ki iptaller olur, yer açılır dedik. Sıra geldi ödemeye. Web sitelerinde gördük ki tek yol Paypal. E paypal Türkiye'de yasaklı bildiğiniz üzere. E napalım yine mail atalım, durumu anlatalım kredi kartı bilgilerimizden parayı çeksinler dedik. Neyse ki firma anlayışlı çıktı. Mail order yöntemi ile kredi kartı bilgilerimizi göndererek ödemeyi gerçekleştirdik. İki kişi, iki gece sadece kamp alanı+iki kişilik çadıra 100 usd verdik. Yabancı olduğunuz için USD Cinsinden ödeme talep ediyorlar, böylelikle vergiden muaf oluyorsunuz. Yok ben Şili pesosu ödeyeceğim derseniz + vergimvermek durumunda kalıyorsunuz.

Gelelim rotanın son iki gününe. Bu sefer Fantastico sur'un web sitesinden yer ayarlamamız gerekiyordu. Onlara da mail attık ama Vertice kadar yardımcı olmadılar. "Web sitesinde ne görüyorsanız, biz de onu görüyoruz ve müdahele edemiyoruz dediler." Bakmaya devam ettik, bir ay kala yer bulduk istediğimiz tarihlerde ve kamp alanlarında. Bu sefer yine paypal engeline takıldık. Ama bu firma burnundan hiç kıl aldırmayan bir firma, yardımcı olamadıklarını söylediler. Defalarca yazdım ama nafile... Son çare Puerto Natales'teki ofislerine yürüyüşten 2-3 gün kadar önce gidip, yüz yüze görüşmekti. (Bir çok yabancı kaynaklı blog yazarları bu yöntemle yer bulabildiklerini söylemişlerdi) Biz de öyle yaptık. Sistemde yer görünüyordu bir kamp yerinde şansımıza. Diğerinde ise yer yoktu. Aynı şeyi orda da söylediler, yani sistemdeki neyse oymuş. Neyse ofiste üçüncü gün için tamam dedik, dördüncü günkü kamp alanında yer olmadığı için bize normalde kalmak istediğimiz kamp alanına 2 saat kadar uzaklıkta olan başka bir kamp yeri önerdi. Boynumuz kıldan ince, rotayı da yapmak istiyoruz e ne diyelim, tamam dedik. Bu firmaya aynı şartlar altında 120 Usd verdik. Gerçi önerdiği kamp alanı bizim için daha iyi oldu, son gün bunun farkına vardık :)

Önemli not; “Rotaları yürürken çok sık kontrol var, kamp alanlarına check in yaptığınızda sizden mutlaka rezervasyon kağıdını istiyorlar bu yüzden internetten yaptığınız rezervasyonları mutlaka kağıda yazdırın, yanınızda olsun” diyen çok blog vardı. Biz Firmaların  Puerto Natales’teki ofislerine gidip bu durumu sorduk. Gerek olmadığını, telefondan ekran görüntüsünü göstermemizin yeterli olduğunu söylediler. Zaten sistemden ilgili kişi ad ve pasaport numarasından rezervasyonu görebiliyor dediler, aklınızda olsun.

Burada  eleştirdiğim çok konu var. 

Birincisi birlik olup tek bir site yapamamışlar, insanları boş yere o kadar uğraştırıyorlar. Kendileri de bir sürü o kadar kişiyle, emaille uğraşmak zorunda kalıyorlar.

İkincisi kamp alanı konusunda iki firmanın fiyatlarının neden bu kadar farklı olduğunu da anlayamadım. Fantastico sur'un 4 kamp yerini görüp, ikisinde kalmış biri olarak neden Vertice'den pahalı olduğunu çözemedim... Üstelik Vertice'in hizmeti ve kamp alanları daha güzeldi.

Üçüncüsü tek ödeme seçeneğinin Paypal olması nedir ya... Tek ödeme seçeneği sunmak uluslararası çalışan kurumlar için çok saçma. Neyse stresli günleri böylece atlaşmış olduk.


Puerto Natales’te Konaklama

Bu yürüşe başlamadan önce yukarıda da belirttiğim gibi öncelikle en yakın şehir olan Puerto Natales’e gelmeniz gerekiyor. Önerim yürüyüşten önce en az 2 gün bu şehirde kalmanız. Hem yürüyüş öncesi dinlenmek hem de ekipman&gıda alışverişini yapmanız için zamana ihtiyacınız var. Dönüşte de en az bir gece kalmanızı öneririm. O yüzden en az 3 gece kalınmalı.

Nerede kalalım derseniz aslında ufak bir turistik kasaba burası. Fiyatlar oldukça yüksek. Hem çok turistik hem de yüksek sezonda geldiğiniz için fiyatlar abartılı. Burada airbnb çok pahalı. O yüzden biz booking.com üzerinden en ucuz ve nispeten otogara daha yakın olan eski ama süper işletmecisi ve hizmeti olan bir hostelde dorm odada kaldık. Otogara yakın bir otel/hostelde kalmanızı tavsiye ederim. Bu arada kasaba içinde yeme içme de oldukça pahalı. Genelde insanlar alışveriş yapıp, hostelde yemeğini pişiriyor. 

Torres Del Paine Ulusal Parkı'nda Yürüyüşe Başlamadan Önce Yapılacaklar;

1- Yemek alışverişi

4-5 gün doğada olacağınızı ve herhangi bir süper market olmayacağını düşünerek alışveriş yapmanız gerekiyor. Biz Puerto Natales'te bulunan Unimarc'a giderek çoğunlukla kuru ve bizi doyuracak 5 günlük alışveriş yaptık. Zaten herkes öyle yapıyor.  Gerçekten her gün ne yapacağımızı, hangi saat ne yiyeceğimizi adeta bir diyet listesi yaparak yazdık ve bu listenin alışverişini yaptık. Bu yürüyüşte 200 gram fazlalığın bile acısı sizi günler sonra vurabiliyor o yüzden planlamakta fayda var.

Biz bol bol ton balığı, iki paket makarna, 3-4 adet avokado (hayat kurtarıyor!), bir tuzlu ve bir tatlı bisküvi, ceviz&fıstık&üzüm gibi enerji veren atıştırmalıklar, 5 güne yetecek ekmek, ve bir paket lavaş, 3-4 adet hazır çorba, pirinç, çikolata, 2-3 adet muz, sallama çay, hazır kahve, bitki çayı aldık. Peynir vs dayanmaz, bozulur diye almadık. Ama yanında peynir taşıyanlar vardı. Biz bu konuda baya tasarruflu çıktık. Kamp alanlarında yemek yapanların getirdiklerini görünce maşallah dedik. Millet üşenmemiş, neler getirmiş. Kendi ülkelerinden 10-15 dakikada yemek yapılabilecek hazır karışımlar getirenler çoktu ayrıca.

Su satın almanıza gerek yok. Büyük bir suluk veya şişeniz olması yeterli. Doğada her yerde çok güzel berrak sular var. Kamp yerlerinde de su dağlardan geldiği için rahatlıkla musluklardan doldurabilirsiniz.

Bu arada kamp alanlarında ufacık marketler var ve temel şeyleri satıyorlar ama aşırı pahalı, söylemeden edemeyeceğim. Kamp alanlarında restoranlar da mevcut. Yine tabi ki fiyatlar aşırı pahalı! O yüzden o seçeneği hiç değerlendirmedik bile. Ama restoranlar maşallah epey doluydu her kamp alanında.

Ek olarak kamplarda çöpler var gün içerisinde biriken çöplerinizi buraya atabilirsiniz. Gün içerisinde yediğiniz yemek veya atıştırmalıkların çöpleri için yanınızda poşet mutlaka bulundurun. Milli park içerisinde çöp bidonları vs yok. Çöpünüzü Puerto Natales şehrine tekrar götürmenizi istiyorlar hatta :)

2- Ekipman  alışverişi

Eğer sadece Patagonya gezisi için Türkiye'den geliyorsanız bir çok malzemeyi kendiniz buraya getirebilirsiniz. Bizim gibi uzun süre gezenler ve yanında ekipman olmayanlar için ise Puerto
Natales'te bir sürü ekipman kiralayan şirket var. Çadır, mat, tulum, yemek pişirme malzemelerinden tutun da monta, ayakkabıya, çantaya, pantolana kadar her şeyi kiralıyorlar. Kiralama ücretleri günlük olarak hesaplanıyor ve her malzemenin fiyatı farklı. Biz çadırı taşımamaya karar verip, diğer malzemeleri kiralamak için 3-4 firmanın kapısını çaldık. Herkes oldukça yardımsever ve yıllardır bu sektörün içinde, deneyimli insanlardı. Malzemelere bakmanıza, incelemenize izin veriyorlar. Kendileri de önerilerde bulunuyorlar. Bizim ihtiyacımız iki mat, iki uyku tulumu, yemek pişirme malzemeleri idi. Bir firmanın malzemeleri çok eskiydi ve kirliydi. Kendisi de itiraf etti ve alırken sağına soluna iyice bakın dedi :) Fiyatları ucuzdu ama ekipmanların iyi olmasına dikkat ettiğimiz için başka yere sorduk. Orası da çok pahalıydı. En son bir hostele girdik ve kiralama işi de yapıyorlardı. Çalışan kız sağolsun bizimle baya ilgilendi ve önerilerde bulundu. Yola çıkmadan önceki akşam gelip alacağımızı söyledik ve malzemeleri bizim için ayırdılar. Burası temizliğe de oldukça önem veriyordu. Kiralamadan gelen uyku  tulumlarını her gün yıkadıklarını ordayken de görmüş olduk. Uyku tulumlarımız -7'ye karşı dayanıklı idi ki bu da o zamanki hava için gayet uygundu. Buradaki hatamız uyku tulumlarını yuvarladıktan sonra çok büyük ve ağır olduğunu  son gün farketmemiz. Neredeyse 4-5 kg idi. Bu konuda acemi olunca ağırlığına dikkat edememiştik. Çünkü daha sonra yolda yürüyenlerde  -15'e kadar daha hafif ve pratik olan uyku tulumları gördük :( Ha bir de baton kiralamama gafletinde bulunduk ki büyük hata yapmışız. Çok sonradan rehberli yaptığımız bir yürüyüşte rehber bana baton verince aydınlandım ;)  

Mont, bere, su geçirmez ayakkabı, su geçirmez pantolon, tayt, hatta termal tayt, bol çorap, eldiven, polar, yağmurluk, sağlam ve sırt desteği olan bir çanta, çabuk kuruyan giysiler, buff bu yolculukta olmazsa olmazlar. 5 dakikada bir değişen, çoğunlukla rüzgar ve yağmurun önünüzden ve arkanızdan ayrılmadığını düşünürsek ekipman önemli. 

Pişirme malzemeleri, kaşık&çatal&bıçak, kamp tüpü ve ateşi de mutlaka unutmayın.

3-Kişisel malzeme alışverişi

Şampuan, Duş jeli, sabun, havlu, tuvalet kağıdı/peçete, ıslak mendil, diş macunu ve fırçası antibakteriyel jel, vs gibi kişisel hijyen malzemelerinizi getirmelisiniz. Kamp alanlarındaki tuvaletlerde sabun ve kağıt oluyor ama gün içerisinde yürürken tuvalet ihtiyacınız olduğunda rotalarda tuvalet yok. Doğayla başbaşasınız ve bu malzemelere ihtiyaç oluyor. Ayrıca  güneş gözlüğü, güneş kremi, cilt ve dudak nemlendiricisi oldukça önemli. Kadınlar ise mutlaka pedlerini yanlarına alsınlar. 
Değişken havaya karşı vitamin, soğuk algınlığı ilaçları/tabletleri, yara bandı, krem, merhem, kişisel ilaçlarınızı unutmayın.

4-Elektronikler

Fotoğraf makinesi ve telefon olmazsa olmaz. Telefon hatları hiç bir rotada çekmiyor ve internette hiç bir kamp alanında ücretsiz değil. Ama telefonunuz yanınızda olsun, fotoğraf çekmek ve saati kurmak adına kullanabilirsiniz. Makinenizin ekstra bataryalarını mutlaka dolu olarak getirin. Kamp alanlarında sadece ortak alanlarda sınırlı sayıda priz var. Hatta kaldığımız bir kamp alanında ortak alan bile yoktu, prizler bir kaç tane ve sadece tuvalette vardı. Tabi özel odada kalıyorsanız, o başka. Ek olarak power bank mutlaka olmalı.

5- Milli parka ulaşım

Otobüsle gideceğiniz için en azından bir gün önce gidiş&dönüş olarak biletinizi almanız gerekiyor. Otogar oldukça küçük ve bir sürü firma Milli parka gidiş biletini satıyor. Her firmaya gidiş&dönüş biletini sorarak, en uygunundan almakta fayda var. Ayrıca dönüşte 2 saat olarak otobüs bileti satıyorlar. Birisi 14-14.30 arası. Diğer saat ise 18.00 civarı. Bizim için o çok geç bir saat olacağı için biz öğlene bilet aldık. Ama günübirlik gidiyorsanız zaten 18.00’den sonra olan otobüslerle dönmeniz gerekli.

W TREK Rotası




Biz ufak bir planlama hatasıyla başladık rotaya. Bunu da her şeyi ayarlamışken yürüyüşe 1 gün kala farkettik :) 

1.gün; Paine Grande-> Grey Campsite - 11 KM 

Öncelikle erken kalkıp 07.00'deki otobüsümüze bindik. Terminal o kadar kalabalıktı ki herkes Milli Parka gidiyor tabi :) Yol 2,5 saat sürüyor ve Torres del Paine giriş kapısındayız. Herkes otobüsten iniyor Milli Park giriş ücretini ödemek için. Şili bu konuda oldukça pahalı bir yer. Tüm milli parklarının girişi ücretli ve Torres Del Paine yabancı turistler tarafından çok tercih edildiği için giriş ücreti daha pahalı.  Bizim gibi günübirlikçi olmayan ve W veya O trek yapacak olanlar giriş ücretini ödedikten sonra otobüse tekrar biniyor çünkü bizim başlangıç noktamıza ulaşmaya daha var. Ücreti ödedikten sonra ücretsiz harita veriliyor ve 2 dakikalık parkta uyulması gereken kuralları gösteren bir video izletiliyor.

Torres Del Paine Milli Parkı Giriş Ücreti 2020 yılı;

Eğer nakit ödeyecekseniz, Milli park girişinde ödeyebilirsiniz. Zaten girişte sadece nakit geçerli.
Yabancılar için; 25.000 Şili Pesosu(3 gün geçerli bu giriş türü) (Yaklaşık 30 USD)
Bizim gibi 3 günden daha fazla kalıyorsanız  35.000 Şili Pesosu (Yaklaşık 42 USD)

Eğer kredi kartı ile ödeyecekseniz, Puerto Natales otobüs garı içerisinde Milli park yönetiminin bir Masası var. Ücret farkı almadan yalnızca orada kredi kartı ile ödeme yapabilirsiniz. 

Dip not; Yanınızda Şili Pesosu olmasını tavsiye ederim. Yoğun sezonda USD ile de ödemeyi kabul ediyorlar ama komisyon alıyorlar.Giriş bedeli 30 USD’ye tekabül ediyor ise 35 USD alıyorlar.

Sonra otobüse binip,  yarım saat kadar daha gidip, catamarana binmemiz gerekiyor. Catamaran sizi 4-5 gün yürüyeceğiniz rotanın başlangıcına götürüyor. Biz burada planlama hatası yaptık. Grey'e giden catamaranın olduğunu bilmiyorduk ve biz ilk günün kamp yerini Grey’de ayarlayıp, başlangıcı Paine Grande’den planlamıştık. Siz planlarken İlk gün Grey’e kadar catamaran ile gidip, Grey’de kalın, ertesi gün Paine Grande’ye yürüyün.


Neyse efenim bir gün fazla ve aynı rotayı yürürüz artık napalım diyerek saat 13.00 gibi rotanın başlangıcına ulaştık. Hava oldukça soğuk ve rüzgarlı. Hemen yemek yiyip, rotaya başlamamız lazım. İlk günün rotası 11 km ve önerilen süre 4-4,5 saat arası. Yarım saatlik mola ile önce sandiviçlerimizi yiyip, cevizlerimizi kemiriyoruz. Artık yolculuk başlasın. Başlamadan önce, çekeceğim acıları adım gibi biliyorum ve eşime diyorum ki "halbuki her şey çok güzel başlamıştı" adlı bir hatıra fotoğrafımı çek bakayım :) 




Başlıyoruz yola koyulmaya. Rüzgar zorluyor. Lahana gibi giyinmişiz, sırtımızda en az 8-9 kiloluk çantlarla ilk yarım saat sonrası çetin çünkü tırmanıyoruz. Tempoyu bozmadan ilerliyoruz. Arada bilgilendirici tabelaları görüyoruz. "Aa ne kadar kalmış" diyerek  yolu yarıladığımızı görüyoruz. Karşıdan gelenlerle "Hola" laşa "Hola" laşa karşımızda Grey buzulunu puslu şekilde görüyoruz. Buzul görününce hava buz gibi oluyor, buzuldan kopan parçalar  yüzümüze yüzümüze vuruyor, bir yandan da açıklıkta yürümeye başladığımız için rüzgar yürüme hızımızı kesmeye başlıyor. Allahım donuyorum ve nasıl bitecek bu kalan yol diyorum. Neyse bu buzulun göründüğü açıklık alan sonrasında kayalar arasında kayboluyor ve her şey normale dönüyor. 4,5 saatin sonunda ilk günkü kamp alanımızdayız. "Vay be düşündüğüm kadar da zorlanmadım yahu diyorum." Kampın resepsiyonuna pasaportları vererek çadırımız için beklemeye koyuluyoruz. Kamp alanlarındaki çadırlar hazır kurulu. Hemen çadıra yerleşip, yemek yeme hayali kuruyorum. İlk gün menüde hazır çorba ve makarna var.


Bu kamp alanı hoşuma gidiyor. Çadırlar çok dip dibe değil, ortak yemek alanı var ve kapalı. Tuvalet biraz uzak ama ne yapacağız artık, kabulleneceğiz diyorum.


Milli parkın içerisinde ateş yakmak, yemek pişirmek yasak. Sadece bu kamp alanlarının kapalı olan ortak alanında yemek için kamp ocağını yakabiliyorsunuz. İlk gün heyecanlı, biraz zorlu, sorunsuz bir şekilde bitiyor ve yemek yedikten sonra kamp alanına yakın olan Grey Buzulunu daha yakından görmek için 2-3 kmlik bir yürüyüş daha yapıyoruz ve havanın 23.00 gibi kararmasını avantaj olarak kullanarak buzulda epey zaman geçiriyoruz.

2.gün; Grey Campsite -> Paine Grande Campsite - 11 KM

Sabah erken kalkıp, yol almamız lazım. Çünkü ters rotada 3-4 km yürüyüp Grey Buzulunu başka açıdan görebileceğiniz bir başka nokta var. Sabah yürüyüşü yapalım diyoruz ve yola koyuluyoruz. Bu rotayı isterseniz biraz daha uzatabilirsiniz ama biz zaten 11 km daha yürüyeceğimiz için hiç uzatmıyoruz. Toplam 6 km yürüdükten sonra kamp alanına gelip, eşyalarımızı alıp yola koyuluyoruz. Bu arada çadırları boşaltma saati 09.00. Bu kamp alanında çantaları koyabileceğiniz ücretsiz bölüm olduğu için bahsettiğim uzun  rotayı sabah yapmak isterseniz, çantalarınızı rahatlıkla bırakabilirsiniz.



Bugün geldiğimiz yolu geri dönüp, başladığımız noktadaki kamp alanında kalacağımız gün. Öğle saatlerinde yola çıktığımızda hava güneşli. Yol bu sefer aynı yol ama ilk bir saati tırmanmalı olacak. Neyse acelemiz yok diyerek, yavaş yavaş tırmanışa geçiyoruz. Yolda yine bir sürü insanla selamlaşıyoruz ve bizi dün zorlayan, Grey buzulunun bulunduğu açıklığa geliyoruz. Allahım yürümek mümkün değil. Rüzgar dün önden önden esiyordu, bugün ise arkadan arkadan. O kadar şiddetli ki... Üstümdeki ağırlığa rağmen beni uçuruyor, resmen yürüyemiyorum. Karşıdan gelenler de uçmak üzere ve o anda uzak doğulu bir kız grubu ile karşı karşıya geliyorum ve herkes birden çareyi yere çömelmekte buluyor. Ben de öyle yapıyorum çünkü uçup gideceğim...  Biraz bekledikten sonra daha temkinli olarak adımlarımı atıp, o açıklığı bir an önce geçmek istiyorum. Gerçekten bu yürüyüşte rüzgarın bizi olumsuz anlamda etkileyeceğini ve aşırı yoracağını anlıyorum.



Dönüş yolunda bir sürü insanla karşılaşıyoruz. Herkes birbirine selam veriyor, hal hatır soruyor. Dünyanın her yerinden insan var. Özellikle Çinli gruplar dikkatimi çekiyor. Corona haberlerini görüyoruz ve hepsi de Çin yarıyıl tatilini değerlendirmek için buraya gelmiş.

Bu sefer 5 saatlik yolculuk sonrası dün başladığımız yere, Paine Grande kamp alanına geliyoruz. Çadırımıza yerleşiyoruz ve biraz dinlendikten sonraki planımız duş alıp, yemek yapmak.

Duşlar fena değil, askeri düzende, kamp hali işte ;) Allahtan sıcak su var. Hasta olmamak adına bere ve montumu giyerek duş alanından çıkıyorum. Buranın kamp alanı da baya güzel. Yemek pişirme alanı daha geniş. Pişirme alanlarında  sadece bulaşıklarınızı yıkayacağınız  su, sünger ve deterjan var. Onun dışında ekipman olarak bir şey yok. Bazı yürüyüşçüler bu rotayı ters yaptıkları için bu kamp alanı son kamp alanı oluyor. O yüzden  dönüşte yanlarında getirmek istemedikleri çoğu yiyeceği veya yarım kalmış tüpleri burada bırakıyorlar. “Free” yazan kasalara bakmakta fayda var;) Yemeği yapmak üzere  alana gidiyoruz ve karşımıza tek başına bu yürüyüşü yapan Japon Teyze denk geliyor. O kadar telaşlı ve heyecanlı yapıyor ki yemeği bir ara elinin titremesi nedeniyle kaynar su dolu tencere düşme tehlikesi geçiriyor ve korkuyoruz. Bu teyze bizi yakmadan bir an önce yemeğimizi yiyelim diyoruz.

Bu arada bir şey öğreniyoruz ki burada çok fazla İsrailli sırtçantalı insan var. İsrail’de zorunlu askerlik sonrası çoğu insanın sırt çantasını alıp dünya turuna çıktığını önceden biliyordum ama Güney Amerika’nın onlar nezdinde bu kadar popüler olduğunu bilmiyordum. O kadar ay/yıl sonra özgürlüklerine ulaştıkları için aşırı derecede sesliler, hareketliler, parti yapmak için can atıyorlar ve saygısızlar... Bir de grup olarak dolaşıp, kalıyorlar...  Hatta bir kamp alanında İbranice dilinde uyulması gereken kuralları bile asmışlardı. Çoğu yerde istenmiyorlar davranışlarından dolayı. Maalesef  bir kaçı bu kaldığımız kamp alanında çadırlarını gelip, bizim dibimize kurunca sabaha kadar yaptıkları sesler yüzünden pek uyuyamadık. Bilimum küfürlerimi ederek, umarım bir başka İsrailli vatandaş denk gelmez umuduyla ertesi günkü yürüyüşe hazırlandık.


3.gün; Paine Grande Campsite -> Frances Campsite- 16 KM



Geldik üçüncü güne. Bugün diğer günlere göre yolumuz daha uzun. Sabahın erken saatlerinde başlıyoruz yürümeye. İlk etapta yine çıkmalı bir rota var. Yaklaşık 1 saat kadar çıkarak göl kenarına geliyoruz ve 7,5 km yani Camp Italiano’ya kadar olan manzaramız böyle. Hava puslu. Bugünkü rota pek zevkli değil. Rotada dünkü kadar çok fazla insanla da karşılaşmıyoruz. 3 saat gibi bir sürede Camp Italiano’ya varıyoruz. Esasında 2 km daha uzakta olan Frances kamp alanında kalacağız ama Italiano bir dinlenme alanı. Ve ayrıca burada çantaları bırakıp, rotamızın tersinde olan Mirador Frances’e çıkacağız. Bu çıkışın zor olduğunu okumuştum o yüzden eşime sen beni bekleme, ben yavaş yavaş çıkacağım diyorum. Herkes çantaları bu kamp alanında bırakıyor, öğle yemeğini yiyor ve tırmanışa geçiyor. 





Beni bir yürüyüşte en zorlayan şeyler bir merdiven basamakları, iki dik çıkışlar. Gerçekten içimden  sürekli “Ne gerek vardı ki, bunu yapıyorum” diye söylenerek, yavaş yavaş çıkıyorum ;) Yaklaşık 3-4 km keçi gibi taşlı zeminin üzerinde seke seke çıkarak Mirador Frances ‘e eşimden yarım saat sonra çıkıyorum ;) Manzara oldukça güzel. Daha da yukarıda Mirador Britanico var ama ben çıkmayacağımı zaten yolda kesinleştirmiştim. Eşim de çok kararsız kaldı ama giderek kapanan hava ile birlikte vazgeçerek biraz daha Mirador Frances’ın tadını çıkartarak aşağıya inişe başladık. Biz yukarı çıkarken pek insan yoktu. Aşağıya inmeye başladığımızda insanlar akın akın çıkmaya başlamıştı. Daracık yollardan, kaya parçalarının üzerinden tek yolda iniş ve çıkış gerçekleştiği için trafik birden yoğunlaştı ve karşıdan gelenleri bekleyerek, bazen de onlar bize yol vererek çıktığımız 4 kmlik yolu tamamlayarak Camp Italiaono’ya tekrar geliyoruz. 


Biraz bu kamp alanında dinlenip, sandwichlerimizi yedikten sonra bugün kalacağımız Frances Kamp alanına yürümeye başlıyoruz. 2 kmlik yolu yaklaşık 40 dakikada yol alıp, kamp alanına geliyoruz.

Bu kamp alanı Fantastico sur tarafından işletiliyor. İlk iki günün kamp alanı firması Vertice idi ve biz gayet memnun kalmıştık. Frances kamp alanı sık ağaçların olduğu bir orman içerisinde ve eğimli bir arazide kurulmuş. Hiç bir şekilde güneş almadığı için kamp alanı bölgesi oldukça serin ve soğuktu. Kamp alanı aşağıdaki fotoğrafta göreceğiniz gibi yerden yükseltilerek, platformlar kurulmuş ve çadırlar bu platformlar üzerine kurulmuş. Bu kamp alanında her şey birbirinden uzaktı. Tuvalet taa yamacın aşağısında idi yaklaşık 6-7 dakika yürümeniz gerekiyordu.

Diğer kamp alanlarındaki gibi büyük ve kapalı bir yemek alanı da yoktu. Tuvalet ve duşların bulunduğu yerin hemen karşısında ufacık, anca 5-6 kişinin sığabileceği büyüklükte bir oturma alanı yapmışlar o kadar. Ek olarak çok alakasız bir yerde, aşağı tarafta, göle yakın bölgede lüks bungolovların olduğu bölge vardı. Oralara bir kaç tane piknik masaları koymuşlar ve oralarda yemeklerinizi pişirebiliyorsunuz. Açıkçası lojistik açıdan oldukça kötü bir kamp alanı yerleşimine sahipti. Biz de tuvaletlere yakın olan alana giderek yemek yapmayı denedik. Bir Avustralyalı çocuk,  bir Alman ve bir Hollandalı kız ile sohbet etmeye başladık. Hepsi de kısmi Dünya turuna çıkmışlardı ve bizim “Türk” olduğumuzu duyunca önce bir şaşırdılar çünkü Türklere buralarda “pek rastlanmıyor” değil mi adlı konuşmayı gezimiz süresince çok fazla duyduğumuz için bu tepkiyi normal karşılayarak “ekonomik ve alışkanlıklar” sebebiyle pek rastlanmıyor dedik :) Torres Del Paine’de çok fazla Alman, Fransız, Avustralyalı, Amerikalı ile karşılaştık ve tabi çoğunun tuzu kuru ;(



Neyse efenim güzel sohbet devam ederken, herkes kendi macerasını anlatırken yemekler bitti, bulaşıklar yıkandı. Havanın da soğuk olması ve ertesi gün yaklaşık 18 km yürüyeceğimiz gerçeği de bizi kuşatınca gidip, dinlenelim dedik. Herkesle vedalaşıp, çadırımızın yolunu tuttuk. Yetkililer, orman içerisinde bu çadırları art arda koyarak resmen bir rüzgar koridoru yaratmışlar, haberleri yok sanırım. Bu platform da hiç iyi bir şey değilmiş. Resmen alttan alttan rüzgar geliyor, çadır da sürekli uçmaya yakın titriyordu. Gece pek iyi geçmedi ama yine de az buçuk uyuyarak ertesi güne hazırdık.

4.gün;  Frances Campsite -> Central Campsite - 18 KM

Sabah buz gibi bir havaya kalkıyoruz. Acele acele kahvaltı malzemelerimizi alıp, kahvaltıya geçiyoruz. Dün konuştuğumuz tek başına O trek rotasını yapan Alman kızla karşılaşıyoruz. Herkes yürüyüş hazırlığında. Selamlaşıp, yola koyulmak için çadıra geçiyoruz. Eşyalarımızı zaten akşamdan toparlamıştık. Hemen hazırlanıp, yola koyuluyoruz.




Öncelikle Los Cuernos kamp alanına kadar 5 kmlik bir yürüşümüz olacak. Güzel manzaralar eşliğinde 2,5 saat kadar yürüyüp, bu kamp alanında dinleniyoruz. Sanırım 4 gündür en güzel manzara yanında yürüdüğümüzü kabul etmem lazım. Buzulların erimesi nedeniyle mavi mavi görünen göl ve arkasındaki manzara harika. Su buz gibi, cesareti olan girsin ;)

Bu arada bu kamp alanı da aynı firmaya ait yeni ama daha ufak bir kamp alanı. Burada yer olduğunu bilseydik, burada kalırdık. En azından Frances kadar dağınık değil. Dinlenmeye geçerken,yine dün yemek yerken konuştuğumuz insanlara rastlıyoruz. Demek bugün bol bol karşılacağız diyoruz. İlk başta bahsetmiştim. O ve W trek rotalarının kesiştiği bölgeler var. Bu son iki günkü rota da onlardan bir kaçı. Alman kızla O trek hakkındaki tecrübelerini konuşuyoruz. Kendisine bir başarma hedefi koyduğu için bu rotayı yapıyormuş. Bir kaç rota dışında çok da yürümeye değer bir rota olmadığını, bazı günler sadece anlamsızca, hiç bir güzel görüntü olmadan yürüdüğünü söyledi. W trek’in daha fazla “görülecek” noktası olduğu için daha mantıklı olduğunu belirtti. Sandwichlerimizi yiyerek, yola koyulmaya devam ettik. Sonuçta önümüzde 13 km ve neredeyse 5 saat sürecek bir rota vardı.



Bundan sonraki yolumuz baya sıkıcı geçti. Günlerin vermiş olduğu yorgunlukla adımlarımız daha yavaşçaydı. Yolun geri kalan kısmında bol bol dinlenerek, nasılsa acelemiz yok diyerek yavaşça yol aldık. Sonunda bitmeyen yol 6 saat sonra bitti ve Central denilen ve esasında günübirlik rota yapacak olanların başlangıcı olan bölgeye gelmiş olduk. Bu kamp alanı tam bir festival havasındaydı. Geldiğimizde resepsiyonda Pink Floyd çalıyordu ve müziği de biraz dışarı vermişti. Hava nispeten gündüze göre daha ılımandı. Çadıra yerleşip, bir duş alıp, yemek yedikten sonra etrafı gezelim dedik.

Central kamp adı üzerinde merkezi bir konumda olduğu ve karayolu ile de bağlantılı olduğu için daha büyük bir kamp alanı. Burada çadır alanı dışında, lüks bir otel (geceliği 400 USD), kamp firmasına ait güzel bir otel, yukarıda ise daha lüks iglo denilen kulübelerin olduğu yapılar da var. Ayrıca bir kafeterya ve hediyelik eşya satılan bir dükkan da var. Atla yapılabilen rotalar da buradan başlıyor. Aynı zamanda burası yürüyüşün bittiği ve otobüs bağlantısı yapacağınız yer. Ya da dediğim gibi rotayı tersten yapacaksanız, rotanın başlangıcı olarak da sayabiliriz.


Biz esasında bu son kamp gününde Chileno denilen kamp alanında kalmak istiyorduk. 4. Günün yürüyüşünün son 2 kilometresinde yol Chileno ve Central olarak ayrılıyor. Chileno için tırmanıyorsunuz, Central için aşağıya doğru inişe geçiyorsunuz. Chileno, son günkü rota Las Torres‘e 5 km daha yakın olduğu için daha avantajlı. Sabah gün doğumunu Las Torres’te karşılamak isteyenler
için özellikle. Biz de gün doğumunda çıkmak istiyorduk ama maalesef bu kamp alanı oldukça küçük ve popüler olduğu için her zaman dolu. Son iki gün şansımızı zorlayıp, iptal edenler varsa kamp alanını değiştirelim diye çabalasakta, Frances’taki yetkili kişi yer olmadığını belirtti. Neyse dedik en azından son güne başka bir kamp alanında yer bulabildiğimize şükredelim dedik.


Chileno’da kalmanın artıları; 4. Gün bu kamp alanına yürüyüp, yerleştikten sonra ertesi sabah gün doğumundan 2-3 saat önce yola çıkabiliyorsunuz ve gün doğumunu izleyip, erkenden dönüşe geçebiliyorsunuz. Sabah yürüyeceğiniz yol sadece 4,5 km ve bunun sadece 1,4 kilometresi zorlu. Dönüş ise 5 km, kısmen zorlu. Dönüşle ilgili bilgi aşağıda vereceğim ve ne demek istediğimi anlayacaksınız erken dönüşle ilgili;)

Chileno’da kalmanın eksileri; Tek eksisi Las Torres’e çıktıktan sonra, kamp alanına gelip eşyalarınızı toplamanız ve biraz zorlu çıkışları olan 5 kmlik Central Kamp alanına kadar olan yolu sırt çantasıyla yürümeniz.  Zaten zorlu bir Las Torres çıkışı sonrası bir de çantayla 5 km yürümek biraz zorlayabilir insanı.

Central’de kalmanın artıları; Puerta Natales şehrine döneceğiniz otobüslere sizi götürecek olan shuttle otobüsler, bu kamp alanına çok yakın olan kafeteryanın önünden kalkıyor. O yüzden tüm eşyanızı kamp alanında bırakıp, yaklaşık 19 kmlik rotayı yüksüz olarak yürüyüp, kamp alanına geldiğinizde eşyalarınızı alıp, shuttle otobüse 5 dk sonra binebilirsiniz.

Central’de kalmanın eksileri; En büyük eksisi Las Torres’e gün doğumundan önce çıkacağım illaki göreceğim diyorsanız, gece 12 gibi yola çıkmanız gerekiyor. Çünkü bu yolun ilk 1 saatlik yani yaklaşık 2-3 kmsi oldukça dik ve zorlayıcı. Buradan Las Torres’e yürüyeceğiniz yol toplam tek yön 9,5 km  ve 4-5 saat kadar sürüyor. Gece yola çıkacağınızı düşünürsek bir tık daha zor. Bizim dönüş otobüsümüz öğlen 14.00 civarı olduğu için Ve ben biraz yavaş yürüdüğüm için biz sabaha karşı 04.30 gibi yola koyulduk. Yani burada kaldığınızda sadece Las Torres’e fazladan 5 km daha yürümüş oluyorsunuz.


Neyse efenim kampa geldiğimizde, duşlarımızı alıp, ertesi gün otobüse gidebilmek için kullanacağımız shuttle otobüs biletini kafeteryadan alıyoruz ve yemek yapmaya koyuluyoruz. Etrafta biraz gezip, çıkan akşam güneşine karşı biraz güneşleniyoruz. Çünkü dört gündür 2 kere filan güneşi görmüştük ;) Ertesi gün sabah 04.30 sularında yola çıkacağımız için yiyecek hazırlıklarımızı da yaparak erkenden yatıyoruz.

5.gün; Central Campsite -> Las Torres -> Central Campsite  20 KM

Sabahın 04.00’ünde çalar saatin sesiyle uyanıyorum. Hava buz gibi, tuvalete gitmem lazım ama gitmeden önce de montumu ve beremi giymem lazım. Yine “ya ne gerek vardı ki” söylemlerimle uyku tulumundan çıkıp, tuvalete gidiyorum. Yine Alman kızla karşılaşıyorum. Bir gün önce konuştuğumuzda o da hava daha aydınlanmadan kalkıp, tırmanacağından bahsetmişti. Umarım güzel geçer ve otobüslerimize yetişiriz diyip, çadıra doğru yöneliyorum. Günlük ufak bir çanta yapmıştık akşam. Ona eklenecekleri ekleyip, büyük çantaları toparlıyoruz ve çantaları kamp alanında gösterdikleri yere koyarak yola koyuluyoruz.


Bizden başka kimse yok ortalarda. Hava zifiri karanlık, gökyüzünde binlerce yıldız ve ufak da olsa bir samanyolu var. Kafa fenerlerimizle rotaya girmeye çalışarak başlıyoruz yürümeye. Yarım saat sonra zorlu parkurun başladığı noktadayız. İlk bir saat yani neredeyse 2 km tırmanış olacak. Nefesimi kontrol ederek yavaş yavaş çıkıyorum. Erdem yavaşlığıma dayanamayıp önden gidiyor, ilerde buluşuruz diyor. Arada “acaba geri mi dönsem, sanırım yapamayacağım” diyorum ama 5 dk yürüyüp, 2 dk dinlenerek yol aldığım bu etapta kendime söz verdiğimi hatırlıyorum ve “yavaş yol alırsın ama yapabilirsin” diyorum kendime. Velhasıl efsane vadiye geldiğimde artık yol düzleşiyor. Vadiye vardığımda hava artık aydınlanmıştı. Koşar adımlarla yokuş aşağı iken yol gidiyorum ve Erdem’e yetişiyorum. Bundan sonra Chileno kamp alanına kadar yol gayet rahat. Sonunda 5 km bitiyor ve Chileno kamp alanına geliyoruz. Burada biraz dinlenip, su içtikten sonra yola koyuluyoruz.



Bundan sonraki 3 kmlik yol gayet rahat, orman içerisinden geçerek yol alıyoruz. O dik tırmanışa ne zaman geleceğiz açıkçası merak ediyorum. Yolda gün doğumuna çıkanlar artık yavaş yavaş iniyor. Saat 07.30 civarı. İki gün önce Frances kamp alanında tanıştığımız Avustralyalı çocukla karşılaşıyoruz. O da gün doğumuna çıkmış ve dönüşe geçmiş. Manzaranın çok güzel olduğundan bahsediyor :)


Torres ana kampına geliyoruz. Burası eskiden düzenli bir kamp alanı iken sonra kamp alanı kapatılmış. Şu an sadece ormanlık bir arazi. Ama Las Torrese gün doğumunda çıkmak isteyen gelip, kamp kuruyor. Bu kamp alanında biraz  dinlenelim diyoruz ama bir yandan sert rüzgar, bir yandan soğuk hava bizi zorluyor. Şimdi önümüzde 1,4 km var ama oldukça zor ve dik bir tırmanış. Neyse diyoruz yavaş yavaş çıkarız. Normalde bu çıkışın 1 saat sürdüğünü söylüyorlardı kendimi psikolojik olarak hazırlamıştım vallahi.

Başladık tırmanmaya. Önce kayaları merdiven gibi çıkıyorsunuz sürekli. Kısmen ormanlık, bazen açıklık alanda keçi gibi o kayadan o kayaya tırmanıyorsunuz. Sonra ağaçlar bitiyor ve gerçek manzara ile karşılaşıyorsunuz. Daha yolumuz uzun! Bu saatlerde çok kalabalık değil çünkü günübirlikçiler henüz çıkışa başlamadılar. Genelde otobüsle veya turla gelen firmalar 10.00 gibi bizim başladığımız yerden başlıyorlar. O yüzden bu tehlikeli yollarda sakin sakin ilerliyoruz. Çıkacağımız eğim 900 metre civarında. Benim nefesim her zamanki gibi zorlanıyor. Derin derin nefes alarak, yavaş yavaş çıkıyorum ama yol bir türlü bitmiyor. İnen bir kaç kişi zorlandığımı görünce “ İyi misin, su ister misin?”  gibi sorularla sağolsunlar yardımcı da oldular. Hatta bir kız “Hadi az kaldı, neredeyse başardın” diye gaz bile verdi ;)

İşaretleri takip ederek sonunda Las Torres karşımda gözüktü. Yolda çıkarken zirveye vardığımda en az yarım saat oturup, dinleneceğim dedim ama öyle olmadı. Çünkü sabah saatleri (biz zirveye vardığımızda 09.00 idi) olduğu için biraz bulutlu ve kapalıydı hava ve oldukça rüzgarlıydı. O rüzgarda şöyle 5 dk oturayım demek bile yürek istiyor. Korunacağınız bir alan da olmayınca bari bir kaç fotoğraf çekelim diyip, dönüşe koyulalım dedik. Yukarı erken varmamızın avantajı o saatlerde çıkan insanlar sizin gibi kamp alanlarında kalanlar ve dolayısıyla oldukça az insan oluyor. Günübirlik geldiğinizde sizinle aynı saatlerde yürüyüşe başlayan yüzlerce insan olduğu için ortam çok kalabalık oluyormuş. Biz çıktığımızda sadece 3 kişi vardı. Bizden 5 dk sonra da 2-3 kişi daha geldi o kadar.




Neyse efenim güzelim Las Torres karşımızda, 5 gündür çektiğimiz çilelere değecek bir güzellikle karşılaşıyoruz. Çok acayip duygular  içerisindeyiz. İkimiz için de ilk olan bu tecrübeyi başarılı, kazasız bir şekilde başarmanın mutluluğu ile fotoğraf çekiyoruz ve dönüşe geçiyoruz.

Dönüş nispeten daha kolay olacak diyoruz ama pek de öyle olmuyor. Keçi gibi tırmandığınız yerlerden dikkatlice inmek gerekiyor. Yorgunluk nedeniyle bir dikkatsizlik sonucu ayağınız kayabilir ya da oynayan bir taşa denk gelebilir ve takla atarak aşağıya yuvarlanabilirsiniz o yüzden dikkatlice aşağıya inmekte fayda var. Dönüş yolunda artık bir sürü insanla, tur grubuyla karşılaşıyoruz. Özellikle son 4 kmde çok çok fazla insan vardı. 12.30 gibi kamp alanına koşar adımlarla gelerek hemen çantalarımızı alarak, bizi Puerto Natales’e götürecek olan otobüslerin kalktığı yere götürecek olan shuttle otobüslerin bulunduğu yere gidiyoruz. Shuttle otobüsler 10 dakikalık bir yolculuk sonrası sizi otobüslerin beklediği yere ulaştırıyorlar. Bizi bekleyen otobüslere binerek, 2 saatlik bir yolculuk sonrası Puerto Natales’e, her şeyin başladığı yere varıyoruz. “Vay bee” diyoruz geçen hafta buraya geldiğimizde bakalım bu rotayı yapabilecek miyiz, uygun kamp yeri bulabilecek miyiz, nasıl yapacağız şeklindeki endişelerimizi birbirimize anlatarak “ bak bir şey yokmuş ya, yaptık, başardık!” diyoruz ;)



Bundan sonra yapacağımız şeyler bitmiyor tabi. Acayip açız. Sabahtan beri sadece 2 sandwich, bir kaç kuruyemiş yemişiz. Hostele varınca hazır hostel boşken duş alıyoruz, temiz şeyler giyiyoruz. Hostele emanet ettiğimiz çantalarımızı alıyoruz ve hemen büyük çantalarımızdan kamp ekipmanlarını boşaltarak çantalarımızı yerleştiriyoruz. Kiraladığımız kamp ekipmanlarını toparlayarak, kiraladığımız hostele bırakmak için yola koyuluyoruz. Sonrasında da kendimizi ödüllendirerek güzel bir yemek ziyafeti yaparak bu macerayı noktalıyoruz.

Gelelim maliyetlere...Patagonya bölgesi doğası itibariyle oldukça büyüleyici ve bu yüzden iyi korunduğunu söyleyebilirim. Çünkü her adım atmanıza Şili hükümeti para istiyor. Böylelikle elini kolunu sallayan pek gelemiyor. Gerçekten doğayı seven, bu bölgeyi görmek isteyen biriyseniz bütçe ayırmak zorundasınız. 2-3 gün geçirmek bile bir başka ülkede geçireceğiniz 10-15 günlük maliyete denk gelecektir, o yüzden gerçekten gitmek istiyorsanız düşünün derim.

Patagonya Torres Del Paine W Trek yürüyüş maliyetleri;
(2 kişi üzerinden Usd olarak belirtiyorum. Kamp alanı ödemeleri hariç tüm ödemeler Şili pesosu üzerinden yapıldı)

Puerto Natales konaklama; 100 USD ( 4 gece)
Torres del paine otobüs gidiş&dönüş; 40 USD
Torres del paine giriş ücreti; 84 USD
Milli park içindeki Catamaran ücreti; 60 USD
Kamp yeri ücreti(4 gün); 220 USD
Kamp için yapılan alışveriş; 30 USD
Ekipman Kiralama; 60 USD
Dönüş shuttle bus; 8 USD

Sadece 5 günlük bu maceranın maliyeti; 602 USD

Yapmak ve gitmek istediğimiz bir rotaydı. Yıllardır çalışıyoruz ve bu hayalin gerçekleşmesi için katlandığımız bir maliyet oldu ama sonuna kadar değdiğini kesinlikle söyleyebilirim ;)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Norveç'i ucuza çıkarmanın yolları

Küba Nasıldı?

Güney Amerika Kıtası Hazırlık Rehberi