Doğubeyazıt'tan izlenimler
Vakti zamanında İshakpaşa Sarayı'nın karlar altında bir fotoğrafını görmüştüm. O kadar büyüleyiciydi ki, kış mevsimini seven bir insan olarak mutlaka kış mevsiminde görmeliyim burayı demiştim.
İshakpaşa Sarayı Osmanlı Dönemi'nin son eserlerinden, Topkapı Srayı'ndan sonra yapılmış dönemin en ünlü yapısı. 18. yy'da yapılan ve dönemin izlerini taşıyan Külliye içerisinde 116 oda, türbe, cami, surlar, iç ve dış avlular, divan ve harem salonları, koğuşlar ve zindanlar bulunmakta imiş. Muazzam bir taş işçiliği var sarayda. Selçuklu dönemindeki mimariye oldukça benziyor. Okuduğum kaynakta da Osmanlı-Fars ve Selçuklu mimarisinin harmanı olduğu yazıyordu. Saray'ın 99 yılda tamamlandığı söyleniyor. İlk başlatan Çolak Abdi Paşa. Daha sonra kendisinin ömrü yetmediği için oğulları inşa etmeye devam ediyor. 8. oğlunun son dönemlerinde saray tamamlanıyor fakat saltanat yönetimi nedeni ile saray en küçük oğul ishak paşaya kalıyor. Adını da bu paşadan alan saray, dünyada kalorifer sistemi bulunan ve uygulanan ilk yer olması nedeni ile önem arz ediyor.
Savaşlar sırasında da kullanılan saray, bir dönem Ruslar tarafından işgal ediliyor ve içerisinde bulunan som altından yapılan kapı alınıyor. Sanırım şu an Moskova'da bir müzede sergileniyormuş bu kapı.
Şu an saray beklediğimden daha iyi durumda esasında. Yapıldığı zamandan itibaren yok olan bir sürü bölümü var fakat yine de bir ''saray'' olarak sizi bekliyor. Yalnız 2011 yılında yapılan restorasyon çalışmaları ile katledilmiş bir tarafı da var. Pimapenden çatı yapmış adamlar! Eski ve yeni fotoğrafları kıyasladığınızda göreceksiniz, adamlar içerideki eserlerin soğuk ve güneşten etkilenmemesi için böyle bir sistem kurduklarını, cam tavan sayesinde yoğun kar yağışlarını ve sert gelen güneş ışınlarını kırdıklarını ve böylece eserlere gelecek zararı engelleyeceklerini düşünmüşler. Büyük bir avluda yandan kocaman bir PVC borusunun geçtiğini bile gördüm mesela :S Vallahi elimizdeki değerlerin nasıl korunacağını bilmiyoruz ve sonra ''turist gelmiyor'' şeklinde hayıflanmayı da iyi biliyoruz. Allahtan çok tepeden fotoğraf çekmedim. Gerçekten korkunç görünüyor.
Bu arada tüm oda girişleri açık olduğu için saray içerisinde kar oldukça var. Yani tavanı kapatmakla pek bir şey engellenememiş.
Saray'ın odalarından güzel karlı dağları izliyorsunuz. Gezerken duvarlarda görecekseniz ''seni seviyorum ayşe'' temalı duvar yazılarını. En azından durum Sümela kadar vahim değil.
Bir de içerisinde güzel bir cami var. Buranın da ibadete açılması bekleniyormuş. Hadi bakalımi kim gelecek ki oraya dedim. Zaten ilçede 2 tane ufacık cami var. Onlara kim gidiyor ki adam kalkıp bir de İshakpaşa Sarayı'na gidecek.
Bir de şanslıysanız ve hava güzelse Ağrı Dağı size yüzünüzü gösterebilir. Ben Ağrı'ya doğru yol almadan önce görebildim:)
O zamandır aklımda İshakpaşa Sarayı'nı görmek vardı. Eylül'de THY'nin yaptığı bir kampanya sonucu aklıma gelen ilk yer tabi ki İshakpaşa Sarayı'nın bulunduğu Ağrı oldu. Gidiş dönüş 110 TL'ye Şubat için biletimi almıştım. Bileti aldıktan sonra kuzenimin de görev icabı Doğubeyazıt'a atanması bu kararımı destekler nitelikteydi:)
Öncelikle planlarınızda İshakpaşa Sarayı varsa önerim Iğdır üzerinden uçak bileti almanız. Her ne kadar Doğubeyazıt, Ağrı'nın bir ilçesi olsa da oldukça uzak il merkezine. Ben bu durumu göz ardı etmişim. Aklımda hep İshakpaşa, Ağrı'da bulunuyor bilgisi olduğu için biletimi de Ağrı üzerinden almıştım. Dediğim gibi planlarınızda İshakpaşa varsa Iğdır üzerinden bilet alın ve 40-45 dk'lık bir yolculuk sonrası Doğubeyazıt'a ulaşacağınızı bilin.
Ağrı'ya uçuş maalesef Atatürk Havalimanı üzerinden gerçekleşiyor şu an. İstanbul-Ağrı arası 2 saat sürüyor. Ağrı'ya indiğinizde köy garajından hallice ufacık bir havalimanı terminali ile karşılaşıyorsunuz. Vakti zamanında haftada bir uçak iniyordu sanırım. Geleceği ön göremeden yapılmış :) Şu an büyük bir terminal yapılıyor gerçi ama henüz tamamlanmamış.
Ağrı havalimanından Doğubeyazıt'a ulaşım ise mevcut. Dilerseniz taksi ile 150 TL karşılığında gidebilir, dilerseniz THY'nin anlaştığı yerel bir turizm acentasının düzenlemiş olduğu otobüs seferi ile 15 TL karşılığında 1,5 saat sürecek bir yolculuk ile Doğubeyazıt'a gidebilirsiniz. Ben ikinci yöntemi tercih ettim tabi. Hal böyle olunca 1 tam günüm yolda geçti. Akşam 18.30 civarı Doğubeyazıt'a ulaştım.
Doğubeyazıt'ı gezmek için 1 günüm vardı. O yüzden şehir merkezinde gezmeyi tercih ettim. Ağrı'da görülecek çok fazla şey yok açıkçası. Ağrı merkezde zaten hiç bir şey yok o yüzden hiç oraya vakit ayırmadım. Önceden de görülecek yerlere bakınca İshakpaşa dışında sadece Balık gölü ilgimi çekti. Orası da Ağrı'ya yakın olunca başka bir zamana erteledim.
Önce biraz Doğubeyazıt'tan bahsedeyim. Ağrı'nın en eski ve en gelişmiş ilçesi. İran sınırına yakın olması nedeni ile sınır ticareti ile varolan ve gelişmeye çalışan bir şehir. Şehir engebeli olsa da merkez düzlükte kurulmuş. Ağrı ve Doğubeyazıt'a gelene kadar her yer bilmem kaç cm karla kaplıydı ama Doğubeyazıt merkeze gelince kar diye bir şey yoktu. Zaten genelde hava durumu öyle oluyormuş. Çok nadir kar yağarmış merkeze ama her zaman kuru soğuk olurmuş. Şehir merkezi oldukça ufak, gelişmemiş, hatta ilçe değil esasında büyük bir köy görünümünde. Evler gecekondu ağırlıklı aralarda yeni yapılan apartmanlar mevcut. İlçenin başlangıcından sonuna kadar tam ortasında askeriye kurulu. Onun dışında mit müsteşarlığı, bol polis merkezi, kontrol noktası var şehirde. Her daim devriye gezen zırhlı araçlar ve tomalar mevcut. Bölgede terör ve kaçakçılık olduğu için sürekli bir hareketlilik mevcut. Yakın tarihe kadar (2012) bombalı saldırılar, faili meçhul cinayetler vs. haberleri ile öne çıkan bir ilçe Doğubeyazıt. Bunlar dışında bol çamurlu, yol olmayan sokaklarla çevrili fakat yerlisinin maşallah lüks arabalarla gezdiği bir yer. Belediye BDP, o yüzden hemen hemen her yerde göreceğiniz tabelalar kürtçe. İlçe turizm faaliyetleri için bir takım çalışmalar içerisindeymiş. Amaç bir gece de olsa gelen turisti ilçede konaklatmak. Ama bunun için bol fırın ekmek yemeleri lazım. Çünkü Doğubeyazıt'ta İshakpaşa Sarayı haricinde görülecek bir şey yok. Konaklama olarak bir tane 3 yıldızlıya eş değer bir otel gördüm. Bir de öğretmen evi seçeneği var eğer bir tanıdığınız yok ise. Ben akrabam olduğu için şanslıydım. Bunun dışında yerlisi gayet iyi, yardımsever ve hoş sohbet. Tek gezmeme rağmen hiç bir sıkıntı yaşamadım. Pasajda gezerken, bir şeyler satın alırken de oldukça saygılılardı. Zaten şehirde oldukça memur fazla o yüzden de yabancıya alışıklar.
Gelelim İshakpaşa Sarayı'na. Ulaşım oldukça kolay. Merkez'e geldiğinizde isterseniz taksilerle (15TL-20 TL) isterseniz minibüslerle (5-6 TL) dilerseniz de yürüyerek çıkabilirsiniz. Şehir merkezine 5 km uzaklıkta bir tepede kurulu. Yürüyerek ise sanırım 1 saatte yokuş olan yolu çıkabilirsiniz. Tek korkacağınız şey köpekler olabilir. Ben bir de tek başımaydım o yüzden yürümeyi tercih etmedim.Giriş 5 TL, Müzekartınız var ise ücretsiz. Gezmeniz, 1 saati bulabilir eğer fotoğraf da çekiyorsanız. Sonrasında hemen karşısında Ahmed Hanibaba türbesi var. Orası da ziyaret edilebilir. Çevresinde köyler mevcut. Ama yollar oldukça karlı ve kapalı olduğu için o taraflara geçemedim. İshakpaşa Sarayı hakkında biraz bilgi vereyim.
İshakpaşa Sarayı Osmanlı Dönemi'nin son eserlerinden, Topkapı Srayı'ndan sonra yapılmış dönemin en ünlü yapısı. 18. yy'da yapılan ve dönemin izlerini taşıyan Külliye içerisinde 116 oda, türbe, cami, surlar, iç ve dış avlular, divan ve harem salonları, koğuşlar ve zindanlar bulunmakta imiş. Muazzam bir taş işçiliği var sarayda. Selçuklu dönemindeki mimariye oldukça benziyor. Okuduğum kaynakta da Osmanlı-Fars ve Selçuklu mimarisinin harmanı olduğu yazıyordu. Saray'ın 99 yılda tamamlandığı söyleniyor. İlk başlatan Çolak Abdi Paşa. Daha sonra kendisinin ömrü yetmediği için oğulları inşa etmeye devam ediyor. 8. oğlunun son dönemlerinde saray tamamlanıyor fakat saltanat yönetimi nedeni ile saray en küçük oğul ishak paşaya kalıyor. Adını da bu paşadan alan saray, dünyada kalorifer sistemi bulunan ve uygulanan ilk yer olması nedeni ile önem arz ediyor.
Savaşlar sırasında da kullanılan saray, bir dönem Ruslar tarafından işgal ediliyor ve içerisinde bulunan som altından yapılan kapı alınıyor. Sanırım şu an Moskova'da bir müzede sergileniyormuş bu kapı.
Şu an saray beklediğimden daha iyi durumda esasında. Yapıldığı zamandan itibaren yok olan bir sürü bölümü var fakat yine de bir ''saray'' olarak sizi bekliyor. Yalnız 2011 yılında yapılan restorasyon çalışmaları ile katledilmiş bir tarafı da var. Pimapenden çatı yapmış adamlar! Eski ve yeni fotoğrafları kıyasladığınızda göreceksiniz, adamlar içerideki eserlerin soğuk ve güneşten etkilenmemesi için böyle bir sistem kurduklarını, cam tavan sayesinde yoğun kar yağışlarını ve sert gelen güneş ışınlarını kırdıklarını ve böylece eserlere gelecek zararı engelleyeceklerini düşünmüşler. Büyük bir avluda yandan kocaman bir PVC borusunun geçtiğini bile gördüm mesela :S Vallahi elimizdeki değerlerin nasıl korunacağını bilmiyoruz ve sonra ''turist gelmiyor'' şeklinde hayıflanmayı da iyi biliyoruz. Allahtan çok tepeden fotoğraf çekmedim. Gerçekten korkunç görünüyor.
Bu arada tüm oda girişleri açık olduğu için saray içerisinde kar oldukça var. Yani tavanı kapatmakla pek bir şey engellenememiş.
Bir de içerisinde güzel bir cami var. Buranın da ibadete açılması bekleniyormuş. Hadi bakalımi kim gelecek ki oraya dedim. Zaten ilçede 2 tane ufacık cami var. Onlara kim gidiyor ki adam kalkıp bir de İshakpaşa Sarayı'na gidecek.
Doğubeyazıt'ta başka neler yapılır derseniz, Belediye binası karşısında Büyük Pasaj var. Burası iki katlı saat, gözlük, çay, sigara, çok az alkol, hediyelik eşya, oyuncak, kozmetik gibi uzakdoğu veya İran'dan getirilen ithal ürünlerle dolu bir pasaj. Ağırlıklı olarak Çin'den orjinaline yakın üretilen marka ürünler getiriliyor ve satılıyor. Sınır ticareti oldukça yaygın demiştik. Kaçakçılık da öyle. İlçe kaçakçılık konusunda oldukça meşhur.
Ne yenir derseniz Ağrı'nın abdigör köftesi meşhurmuş ama ben yemedim. Kahvaltı olarak önerebileceğim tek mekan da İshakpaşa sarayına doğru giderken askeriyenin karşısında yer alan İstasyon Cafe. Doğubeyazıt şartlarına göre gayet güzel bir yer. Kahvaltısı oldukça zengin ve kişi başı 15 TL.
Bir de şanslıysanız ve hava güzelse Ağrı Dağı size yüzünüzü gösterebilir. Ben Ağrı'ya doğru yol almadan önce görebildim:)
Görülmesi gerekenler listeme bir çizik daha attım, mutluyum :)
Yorumlar
Yorum Gönder